Sohbet, Muhabbet

1K 95 143
                                    

Ondan sonra yatak odasını kapısı vurularak kapandı. Bu da Merve'yi son görüşüm oldu. Ancak kırk dakika sonra kilit açıldı.

Yeniden meydana çıktığı zaman, Merve'nin küçük kardeşine benziyordu. Taradığı saçları omzuna düşmüştü. Yıkadığı yüzü pırıl pırıldı. Yüzündeki boyalarla beraber kırışıklıklar da yok olmuştu. Üzerinden benim yırtığım lame elbiseyi ve kilodunu çıkarmış benim baksırımı giymişti. Karşımda şimdi sadece askısız südyen ve baksırla duruyordu. Bir anda vücudunun ölçülerinin mükemmel olduğunu gördüm. Kalçaları yuvarlak, bacakları ve muntazamdı. Ayak bilekleri bir arap atının ki gibi ip inceydi.

Merve utangaç bir şekilde divana yaklaştı ve yanıma oturdu.

"Eğer giyecek başka bir şeyim olsaydı giyerdim." Dedi sinirli bir şekilde.

"Bir cinayet olurdu bu. "dedim.

"İyi çocuksun Murat."dedi." Zaman zaman evine gelen misafirine bir içki ikram etmez misin sen ? "

"İçkisini mutfaktan alıp götürüp verdim. Arkadaşlık etmek içinde kendi içkimi yeniden doldurup yanına oturdum. Onunkini oldukça sert yapmıştım, çünkü Merve'den üç beş kadeh daha ilerideydim. Bana yetişmesi için fırsat vermem gerekiyordu. Kadehi dudaklarına götürdüğü zaman tatlı bir şekilde gülümsedi bana. Dudaklarından indirdiği zamansa içkinin boyu aşağı yukarı dört santim kısalmıştı.

"Ohhh!" Dedi yavaşça "Şimdi kendimi çok daha iyi hissediyorum."

"Karnın aç mı ? " dedi.

"Neden ? "

"Daha evvel de söyledim sana. Ara sıra iyi bir adamsın, ama geri kalan zamanda bir polisten başka bir şey değilsin."

"Şu anda arada bir fark göremiyorum."

"Bazı şeyleri yoluna sokmamız lazım Murat ! " Sesi birden sertleşmişti.
"İçimdeki bir his gerçek Murat'ın baştan aşağı bir polis olduğunu söylüyor bana. Şu anda ise geleceğim sana bağlı olduğu için, ne olursan ol sana baktıkça sinirlenmeye başladım."

Bardağı dudaklarına götürüp bir kaç yudum daha susuz viski yuvarladı.
"Senin bir şeyi bilmeni istiyorum," dedi. "Peker Demirkol benim için hiç bir mana ifade etmedi. Onunla sadece mümkün olanı elde etmek için evlendim. O da benden ne mümkünse alabilmek için evlendi. Sekiz yıl evli kaldık. Son iki yıl ise, evden başka önüne her gelen yerde, önüne her çıkan kadınla yattı ve geceledi."

"Merve " dedim "bütün bunları söylemene lu-----"

"Kes sesini !!!"diye tısladı. "Sana telefon ettiğim zaman daha akıllıca davranabilirdim sanıyorum. Yani sana bazı şeylerden bahsederek tehlikeleri bildirebilir ve işlerin bu kadar karışmasını önliyebilirdim. Ama bir mahpus hayatı yaşamak, üç ay bir yerlere çıkamamak beni deli etmişti. Dayanamıyordum. "
Bardağın içindekileri de bitirdi.
"Sana Peker Demirkol'un benim için bir manası olmadığını söylemiştim. Gerçekten de etmedi." Diye fısıldadı.
"Ama şimdi ölmüş olduğuna eminim. Bu herkes kadar benim de kabahatim. Hatta ona tetiği çeken veya ne ile öldürdülerse....yani onun katili kadar ben de suçluyum."

"Sana bir içki daha getireyim." Deyip bardağına uzandım.

"Daha sonra." dedi paylarcasına. "Olanların hepsini dinleyeceksin Komiser. Bütün bu kirli ve rezil hikayeyi öğrenmen lazım."

"Pekala. "Dedi omuzlarımı silkerek. "Müsaade ette sana bir iki sual sorayım, böylece hadiseleri daha kolay takip edebilirim."

"Omuzlarını silkti." Her zaman ki sorgucu polis."

"Berdan&Demirkol Holding."dedim." Ne biçim bir müessese bu ? "

"Toptancı."dedi. "Daha ziyade makine üzerine. En çok işi de İstanbul tüccarları ile yapıyor. "

"Güzel "dedim, "Peki asıl işi ne ? "

Merve benden tarafa sahte olmayan bir şaşkınlıkla baktı." Daha bilmiyor musun ? "

"Hayır. "Dedim samimiyetle, "Bu sabah Sinem Akar'ın cesedi bulunduğu zaman bile bu şirketin adını işitmemiştim."

Yavaşça başını salladı." Bende senin akıllı bir adam olduğunu sanmıştım." Dudaklarını aralıyarak güldü.

"Peker'den bunu öyle çok işittim ki ezbere bilirim artık. Bana defalarca,
'Zamana uymak zorundasın bebeğim' derdi. Bir şirketiz. Daima bu şekilde kalmamız olmaz. Küçük bir iş nedir ? Bunun cevabını herkes bilir. Peki büyük bir iş nedir ? Küçük işlerin birleşmesi. Peki ya aradaki fark ? Bir merkez kontrol sistemi. Bu günlerde en fazla kontrol edip koruma zorunda olduğun nedir ? Küçük bir işi kaybettiğini farz edelim. Yarın bir yenisini temin etmekten daha kolay bir şey olamaz. Ama merkezini kaybedecek olursan bu ocağına incir ağacı dikilmesi demektir. Şu halde insan neden boynunu kesilmesi için uzatmalı ? Neden merkezi bu küçük işlerin ortasında kurmalı ? Bu şekilde merkez de diğer küçük işlerin her hangi biri gibi kolayca yıkılabilir."

Sana ne yapacağını söyliyeyim. İşinden yüz kilometre ötede bir şehir seçeceksin kendine. Ondan sonra gidip, kendine kanuni bir iş temin edeceksin. Bunun ne şekilde bir iş olması önemli değil. Yeter ki kanuna karşı iyi bir görüntüsü olsun ve bir süreden beri devam etsin. İşte merkezini burada kuracaksın. Kim sana bir şey diyebilir. Kanunun himayesinde bir iş yapmaktasın. Ondan sonra topluma namuslu bir vatandaş gibi çöreklenme de, hiç bir mahzur kalmaz artık. Nasıl ki bir polis iki blok aşağısındaki berberin yakınından geçmez, ama dört mil mesafedeki herkes berberin gizli müşterek bahis idare ettiğini bilir."

Güzel mavi gözleriyle bana gülümsedi. "Bunların sana yabancı olmaması lâzım Murat! Öyle değil mi?"

"Sanırım ki değil." Dedim. "Yani işin kontrol merkezi İstanbul civarı."

Başıyla tasdik etti.

"Müstakil olmak için fazla büyük değil. Kocan kimin hesabına çalışıyor?"

"Cemil Kaptan. Ankara'da." Dedi. "Sakın bana Cemil'in kimin hesabına çalıştığını sorma, zira bilmiyorum. Ama o da başka birinin hesabına çalışıyor. Bazen teşkilatlarının bütün memlekette bir daire gibi dolaştığını sanıyorum. Murat. Yani şunu demek istiyorum. Başa ulaştığın zaman bir baş olmadığını görüyorum. O da dairedeki başka bir adam için çalışıyor - o da başka biri için anlıyorsun değil mi ?"

" Peker Demirkol'un ismi başta geldiğine göre, kendisi Istanbul teşkilatının patronu." Dedim.

"Evet. Cemil kendisine Deniz Berdan'ı yolluyor. Buna sebep Deniz'in iyi bir organizatör tarafından yetiştirilmesi. Böylece o da memleketin başka bir tarafındaki başka bir teşkilatı idare edebilecek şekilde yetişecek. Yani dört beş yıl sonra. Düşününce ne kadar komik olduğunu düşünüyorum."

"Gerçekten komik mi ?"

"İğrenç bir şaka gibi."dedi yumuşak bir sesle. "Ne ise Deniz on sekiz ay evvel buraya Peker'in sağ kolu olarak çalışmak üzere geliyor. Beraberinde de kendi sağ kolunu getiriyor. Güzel çocuk Can Kanter. Peker'in bundan hoşlanmadığını biliyorum. Ama Cemil Ankara'dan verdiği bir emirle buna izin verince Peker'in söyliyecek bir sözü kalmıyor anladığın gibi. Vakit geçtikçe buraya yerleşmeye başladıklarını gördüm. Şu veya bu vesilelerle defalarca evimize geldiler.

Deniz davranışlarında üstün biriydi. Terbiyeli, kibar ama asla dost ve arkadaş değil. Ona benzer kişilerin yüzlercesini her gün burda görürdüm. Aradaki fark bu tanıdıklarımın normal iş sahibi olmalarıydı. Yani daima ilerleyip başa geçmek isteyen hırslı kişiler. Tepeye ulaştıkları zaman yanlarında bir arkadaşlarının bulunmasını istemez böyleleri. Zira bir kaç yıl sonra tanıdıklarını tanımamazlıktan gelme zorunda kalacaklardır. Yanlarında bir eski arkadaşın bulunması bu yüzden işlerine gelmez."

"Polislikten hoşlanmamın sebebi bu işte. Senin kendi sınıfın asla yoktur. Buna karşılık her sınıftan insanla rahatça konuşursun. Onların ise seni geri çevirmek veya sana cevap vermemek için ellerinde hiç bir imkânları yoktur."

"Can daha başka türlüydü." Dedi.

ÇAPKIN KOMİSER   Cadı AvındaΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα