38.Bölüm - Bir Umut

Start from the beginning
                                    

Dudaklarımı büzüştürüp yutkunurken, gözüme biriken damlaları geri itmek istercesine başımı arkaya yasladım. Fakat bu pek de yardımcı olmamıştı. Göz yaşlarım, elmacık kemiklerimden doğru aşağıya doğru akmaya başlamıştı.

Telefonumdan, ''Emre aydın- Kimse olmadı senin gibi.'' şarkısını açtım. Dirseklerimi masaya yaslarken ellerimi birleştirdim ve ağlamamak için, dudaklarımı birbirine bastırdım.

Karşımda duran çerçeveye kaçamak bir bakış atarken, mumları tek tek pastaya dizmeye başladım. Akabinde, Emre Aydın'ın şarkısı başladı.

Ona eşlik ederek, söylemeye başladım.

''Zaman geçti arkandan, kimseler bilmez ki

Sığmıyor mumlar artık, doğum günü pastana...''

Pastada tam olarak 26 tane mum olacaktı. Çünkü Ulaş yaşasaydı, 26 yaşında olacaktı.

''Üzerime bastıkça bastıkça yükseldi.

Bir armağan oldun her yıl, ipsiz bir uçurtma...''

Ağlamam şiddetli bir gök gürültüsüne dönüşürken, gözlerimden hızlıca akan yaşlara engel olamayarak, mumları pastaya batırmaya devam ettim.

''Hiç kimse olmadı senin gibi, hiç kimse gelmedi bilirim, gelmeyecek...

İsterdim kalmasın kaldığı gibi... Ama 'ama' lar yasak bize,

'Keşkeler' kilitli...''

Kimse olmadı senin gibi

Hiç kimse olmadı...

Yirminci mumu pastasına batırırken, göz yaşlarımın tadını dilimde hissediyordum. Karşımda varlığını hissedememek... Her sene birlikte kutladığımız doğum günlerini, tam üç senedir tek başıma kutlamak, acıya bağışıklılık kazandırmak yerine kalbimde yeni bir delik açıyordu.

Emre Aydın'la beraber söylemeye devam ettim.

''Dikişlerim sağlam, kimseler bilmez ki.

Nasıl kanar içim, saklar yüzüm...''

Son mumu da pastaya batırdıktan sonra, kollarımı göğsümde birleştirdim ve dudaklarımı dilimle ıslatıp arkama yaslandım.

''Üzerime bastıkça, bastıkça yükseldi...

Bilirim gitmez her şey, geldiği gibi.''

Göz yaşlarımın biriktiği kirpiklerimi kırpınca, kirpiklerimde duran damlalar tek tek yüzümden inmeye başlamışlardı. Yapamıyordum! Güçlü olduğumu söylüyor fakat her seferinde böyle ağlıyordum. Ben, Ulaş'ın yokluğuna dayanamıyordum...

Derin bir nefes aldım ve önümde bulunan siyah renkli kadehteki şarabı, havaya kaldırarak şerefe işareti yaptım ve bir yudum aldım.

Her sene, bilmem kaç kere yaptığım konuşmayı; ağlamayı sürdürürken tekrar yapmaya başladım...

''İnsanlar hayattayken, yanındakilerin değerini bilmez. Ben hep ölmeni isterdim. 'Bana karışacağına, banane! Ölsün...' derdim.'' Kadehten bir yudum aldım ve elimde çevirmeye başladım.

''Fakat şimdi ne diyorum biliyor musun? Ne annem, ne de babam... Kimse olmasaydı da keşke sen şuan tam karşımda olsaydın. Keşke tüm içimi dökebilseydim sana. Güçsüz olduğumu, güçlü rolü yaptığımı bilseydin keşke.''

Kolumu masaya yasladım ve baş parmağımla çerçevedeki fotoğrafı okşadım.

''Ben güçlü değilim abi. Sensiz ayakta durmaya gücüm yok. Senin katilinle savaşacak gücüm yok. Her zaman, senin ölümüne sebep olanları bulursam öldüreceğimi söylerdim. O karşıma kadar geldi fakat bedenimi saran ölüm korkusundan dolayı, ben hiçbir şey yapamadım.''

Turunculu.Where stories live. Discover now