Katliam

592 140 88
                                    

"Şehre sinen sessizlik bir katliam getirdi."

Bölüm 6 | Katliam

"On birinci kat 109. Oda. Ona koz verme sadece ağzını ara. Duydun mu beni?"

Dudaklarının arasına kıstırdığı kürdanı yere atarken etrafı kolaçan etti. "Tufan! Duydun mu beni?" boynunu sağa sola kütletip telefonu kulağından indirdiği sırada binanın önünde dikilen iki takım elbiseli adama bakınmıştı, şimdi aklında şekillenen iki şey vardı. Ya kaba kuvvet ya da... Ya da biraz daha sabır. Gözleriyle önce sağa bakındı sonra sola, saat 00:12.

Beline kıstırdığı iki silahı da tek hamlede kavrarken, "Sabır sana göre değil koçum." diye mırıldandı. Kapının önünde dikilen korumaların gözü onu bulduğu an iki mermiyi gözden çıkarmıştı. Peş peşe sıkılan mermilerin ardından büyük adımlarla içeri ilerledi, resepsiyondaki adam henüz ayağı dahi kalkamamışken bir mermide onu isabet almıştı. Merdivenleri büyük adımlarla çıkarken karşısına çıkanları ya mermi yağmuruna tutuyor ya da elindeki silahın arka kısmıyla vuruyordu.

Bir anda meydana gelen karmaşa umrunda değilmişcesine sadece ilerliyordu ikinci kata geldiğinde etrafta koşuşturan insanların uğultusu yüzünü buruşturmasına neden olmuştu elindeki silahı tavana doğrultup ateş etti. "Bağırmayın lan!" ancak telaş daha da artmıştı ama bu Tufan'nın umrunda değildi, o daha çok marazalık çıkarmayı seviyordu. Asansörden koşarak çıkan kadına çarparak asansöre bindi, yüzü ifadesizdi.

Şunu biliyordu: Teoman delirecekti, Ecevit muhtemelen ölümle tehdit edecekti, moruk boş boş nasihatler verecekti ama bunlar boş vaatler. Hepsinin bildiği bir gerçek var ki, Tufan en iyisi. Kimse en iyiyi harcamaz. Asansörün kapıları yavaşça aralanırken on birinci katın diğer katlara kıyasla daha sakin olduğunu fark etmişti. Aşağıda katliam çıkmıştı ancak buradakiler henüz bir terminatörden habersizlerdi.

"Kalkın lan!" diye gürledi geniş koridorun başında, odaların kapıları kapalıydı ve insanlar manyağın birinin oteli bastığından bir haberlerdi. Sakinlik bozulmamıştı. Elindeki silah aniden patyınca yerini taze bir gerginliğe devretti, odalardan başını uzatadan adamlara ifadesizce bakınıyordu, yüzünde ciddiyetin altına gizlenen korkunç bur ifade yer edinmişti. "İçeri girin." dedi sakince, adamlar şaşkınca ona bakmaya devam ediyordu.

"İçeri girin!" hepsi aynı anda kapılarını kapattığında ilerledi, gözleri oda numaralarındaydı. 98, 99, 100... O anda cebinden yükselen melodiyi işittiğinde alayla gülümsedi, "Önce Tufan işini halledecek." 107, 108 ve 109. 109 numaralı odanın önüne geldiğinde durdu. Kafasının içinde ondan nefret eden birileri vardı, bencilliğinden ödün vermeyen o adamı kimse sevmiyordu. Bu Tufan'nın umrunda değildi, o duygusuzdu. Hayatında sadece bir kadını sevdi, o kadın intihar ettiği gün duygularınıda onunla berber gömdü.

Diliyle dudağını ıslatıp nefesini boşalttı, acınacak biri olmaktansa en kötü olmayı seçen oydu. Şimdi ona yakışanı yapacaktı, çünkü o kimse değildi, o Tufan'dı. Kapıya tüm gücüyle savurduğu tekmenin ardından aralanan kapı sertçe arkasındaki duvara çarptı. İki silahıda öne doğrultup büyük adımlada içeri girdiğinde elindeki pantolonla ayağı kalkmaya çalışan adamla göz göze geldi. Yatağın hemen yanına düşen kadın ise olduğu yere sinip korkuyla kulaklarını kapattı.

"N'aber on ikinci müvekkil."

Bir kulağında küpe olan orta yaşlı adam önce kadına baktı sonra ona gözleri irice açılmıştı. "Sen kimsin lan!" Tufan birkaç dakika sessizce kadına baktı, korkuyla titriyordu üzerinde sadece bir kumaş parçası vardı. "Âlem mi yapıyordun, bozduk kusura bakma. Ya da bakarsan bak bana ne." derken adama doğru bir adım attı. "Şimdi sana bir soru soracağım sende gevelemeden cevap-"

KAYBEDENLERWhere stories live. Discover now