Mahkum

2K 256 115
                                    


"Herkes mâsum doğar. Sonra hak ettiği gibi toprağa karışır."

Bölüm 2 | Mahkum

                                   ♣

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

                                   ♣

Acıyla titreyen hislerin kelimelere işlenişi, ölüm kokan toprağın altına gizlenmiş bedende saklıydı. Çürüyen duyguların önüne siper aldığı kalın tozlu bir perde tüm gerçeği ardına almış, yalanları tüm saflığıyla kâğıda işliyordu. Şeytan'nın inine saklanmış tüm gerçeklere inat siyah meleğin fısıldadığı ilahilerle can bulmuştu çürümüş bedenler.

Toprağın altındaki bedenin kalbinde alev alev yanan acıları nefretiyle verdiği mücadelede yenik düşerken, zihninde tekrar tekrar canlanan anıları ruhuna ızdırabın en koyu tonunu tattırıyordu. Ruhunu ikiye bölen kişiliği göğsünün altındaki tüm mekanizmayı alt etmişti. Bir yandan en saf çığlıklarıyla feryat eden kız çocuğu; bir yandan ise, sessizliğini öne sürerek ruhunu acılarına hapseden bir kadın.

Bir yandan kendi dünyasının kalın duvarlarları ardında korkuyla titreyen yavru bir kurt, diğer yandan ise kinin tüm esaretiyle mantığını göz ardı eden vahşi bir kurt. Keskinleşen pençeleriyle birlikte pusuya yatmış, avının en savunmasız hâlinde bekliyordu. Doğru zamada, doğru hamleyle yere serecekti hedefini.

Kısılan gözleriyle birlikte kalın ve kıvrımlı olan dudaklarını araladı. Koyulaşan gözlerinin hedefinde, elinde tuttuğu kadının fotoğrafı vardı. Gülümseyerek mâsumca kameraya bakan kurban. Adını dahi bilmediği kurbanı... ismini bilmiyordu. Gözlerini kapatıp bekledi bir süre, zihninde canlanan anıları vicdanını körertip onu şeytana itaat etmeye mecbur bırakıyordu.

Fotoğrafı inirip keskinleşen gözlerini, yatağın üzerinde yatan çıplak cesete dikti. Beyaz teninde belirgin bir biçimde, netçe seçilen morluklarla birlikte keskin çiziklerde vardı. Boğazını saran parmak izleri, kızarmış göz altları ve açık kalmış göz kapağı... Yavaşça eski yatağa ilerleyip durdu. Mavi gözlere sahip olan o kadın, dikkatle ona bakıyordu, aslında ondan çok kimsenin göremediği azraile.

Ruhunun yavaş yavaş bedeninden sürüklenişi, son parçanın da parmak uçlarından kopup gidişi onu tamamen boş bir cesetten farksız kılmıştı. Başını öne eğip yorgunca soludu, sıkıntıyla. Tanrı'nın kurallarına her karşı gelişinde tükendiğini hissesebiliyordu. Kendi kurallarını çizmek ve onlara göre bir yol belirlemek onun sonuydu. Bunun farkında olmasına rağmen Şeytan'a uymakta kararlıydı.

Annesinin canını alan bir katilin, Tanrı'nın yolundan saptığı bariz bir gerçekti. Günahlarıyla boğulan, her geçen gün nefes almakta zorluk çeken bir kadının, ölümü beklemekten başka çaresi olamazdı. İsyan değildi bu. Bu; günahlarıyla Tanrı'ya dönecek yüzü kalmayan çaresiz bir kadının son çırpınışlarıydı.

KAYBEDENLERWhere stories live. Discover now