30. Bölüm ✴ Bozuntu.

Start from the beginning
                                    

Nefesini sıkıntıyla dışarı üflerken, gözlerini devirdi. ''İlla yapacağız yani?''

''İlk sen.'' derken duraksadım. ''Bu arada, adın neydi?''

''Azra.'' dedi aynı ilk gün ki heyecanıyla. İsmini söylerken ancak böyle bir ifadeye bürünebiliyordu. Bunu da unutmuş mudur acaba? diye düşünürken ekledi. ''Azra Güler.''

''O halde ilk sen, Azra.'' deyip göz kırptım.

Gökyüzünden avucuna doğru düşen bir minik kar tanesi vardı. Suratımdaki gülümseme yerini alırken, gözlerimi avucuna çevirdim. Kar tanesi, avucuna dokunduğu an erimeye başlamıştı. Fakat Azra çoktan gözlerini kapatmış, kalbine bir dilek fısıldıyordu.

O iki saniye, ona o kadar güzel baktım ki yabancı bir kişilikten uzak, ona aşık olan bir adam gibi. Bu bakışımı görse şüphelenme ihtimali vardı. Bu yüzden ona ancak onun gözleri kapalıyken böyle bakabiliyordum. Aksi cidden mümkün değildi.

Kar tanesinin değdiği yerden avucunu öptükten sonra gülümsedi. ''Sıra sende Tarık.''

Başımla söylediklerini onaylarken, avucumu açık bırakacak şekilde onun elinin üzerine koydum ve bir kar tanesinin, avucuma düşüşünü izledim. O küçük taneyi avucumda hissettiğim an gözlerimi kapattım ve dileğimi kalbime fısıldadım. ''Azra'nın hafızası geri gelsin, lütfen!''

Kar tanesinin değdiği yerden öptüm avucumu. O sırada Azra'nın ayağa kalktığı fark ettim.

''Yoruldum.'' dedi bir mırıltı halinde. ''Aşağı inmeliyim, sanırım başım dönüyor. Neden böyle oldu?''

Ellerini ellerimden çektiği sırada bir uzay boşluğuna düşer gibi hissettim. Bu boşluk afallamamı sağlarken, o çoktan bir iki adım atmaya başlamıştı. Üçüncü adımında sendeledi ve tam yere doğru düşecekken, ona yetişip belinden tuttum. Aynı anda gözleri kapandı.

Beynim ister istemez o geceye gider gibi oldu. O gece de kucağımda gözleri kapalı ve böylesine masum yatıyordu. Giydiği kıyafetler bile o geceyi hatırlıyordu fakat tek farkı, soğuk bir bedene değil, sıcak bir bedene sarılıyor oluşumdu.

Kollarımı büyük bir dikkatle bacaklarından geçirdim. Ardından elimi sırtına koydum ve onu kucağıma aldım. Tek kolu aşağıya doğru sarkıyor, diğeri ise karnının üzerinde duruyordu. Gerçekten şöyle bir bakınca, uyuması bile güzel olan bir kadını sevdiğimi fark ettim. Uykunun bile yakıştığı bir kadını...

Onu kucağımda taşırken, büyük bir dikkatle cam kapıdan geçtim. Evden çıkarken anahtarı almayı unutmayıp, merdivenlere yöneldim. Ardından Azra'nın evinin kapısının önüne geldim. Kapı zilini çaldığımda, kapı anında açılmıştı ve karşılaşmayı beklediğim manzara, cidden bu değildi.

Harun, kulağında telefonla kapıyı açmıştı. Hemen arkasında bulunan Kayra, başında duran şapkası ve dudaklarındaki parti düdüğüyle, ''İyi ki doğdun Azra!'' diye bir giriş yapmıştı.

İkisinin de gülümsemesi suratına kazınırken, içeriye doğru bir adım atmaya yeltendim fakat omzumu tutan bir el, buna engel olmuştu. Harun Şah.

''Senin ne işin var lan burada?'' derken yeşil gözlerinde bir öfke parıltısı vardı. Kucağımda duran Azra'ya bakarken, bu parıltı yerini endişeye bırakmıştı. ''Ne oldu ona?''

''Çekil şuradan.'' derken ayağımı çoktan bir adım içeri atmıştım bile. Beyaz rengi parkeyi ayaklarımın altında hissediyordum. Bu sefer geçmeme engel olamaması, büyük ihtimalle Kayra'nın söyleminden kaynaklanıyordu.

''Harun, sen karışma.''

''Ne demek karışma lan!'' derken yeşil gözleriyle Kayra'ya bakıyordu. Hemen ardından öfke saçan gözleriyle bana döndü. ''Sen-''

Turunculu.Where stories live. Discover now