10.BÖLÜM - YARA

Start from the beginning
                                    


Aldığım yaralar sayamayacağım kadar artmış ama ailemin açtığı yara, dostumun açtığı yara ve sevdiğimin açtığı yara beni can evimden vurmuştu. Yaraların yükü sırtımda her geçen gün daha derin izler bırakıyordu. Bakışlarımı aynadan çekip yüzümü kurulamış ardından odaya girerek yatağın içine girmiştim. Baş ve göz ağrım birbiriyle kıyasıya yarıştığı sırada uykuya dalarken bile sözleri kafamın içinde yankılanıyordu.


***

"Kahve ister misiniz? "Yüksel Hanım ' ın sorusuyla bakışlarımı bilgisayardan çekip ona yönelttim.

"Zahmet olmazsa şekersiz ve sütsüz olsun "dedim kendimi tebessüm etmeye zorlayarak. Yüksel Hanım yüzümde tebessümle uzaktan yakından bir alakası olmayan ama benim tebessüm ettiğim konusunda kendimle inatlaştığım ifademe kısaca gülümseyerek kahve yapmak için odadan çıktı. 


Şu an Nevzat Bey ' in odasında bana dediği inşaat firmasına ait dosyaların masamdaki bilgisayar bile olsa aktarılmasını istemediğinden onun bilgisayarının başında bilgi toplamaya çalışıyordum lakin birkaç şey dışında elime pek bilgi geçmediğinden yol kat edebildiğim söylenemezdi. Şu bilgilere nasıl ulaşıyorlardı? Stajyer avukatları bilgi toplamak adına barodan aldıkları kartlarla bir yerlere giremiyorlar mıydı? Dahası bir sekreterden neyi bulmasını istiyordu? 


Her ihtimale karşın Çağatay'ı aramış ve bu durum hakkında bir şeyler yapmasını rica etmiştim o da içten bir şekilde kabul etmişti. Çağatay'ın ya da Kamer'in bu işi profesyonel bir şekilde halledeceğini düşünüyordum. Dünden beri hiçbir şekilde Kamer ile konuşmamış işe giderken ne de büroya geçerken haber vermemiştim. Bana verdiği kalem ise kendi evinde kütüphane olarak kullandığı odada süs niyetine kalmıştı ama umurumda değildi. 


İçimde onun adıyla beraber büyüyüp giden bir boşluk vardı. Kamer'den ses çıkmadığı için sevinmem gerekirken hissettiğim duygu karmaşası beni kendim hakkında hayal kırıklığına sokuyor ve sık sık kendi içimde kendimi sorgularken buluyordum. Çalan telefonumun melodisi odayı doldurduğunda hızlıca telefonu alıp ekrana baktım. Başak'ın ismini görmemle ufak çaplı bir kırgınlık yaşasam da kendimi toparlayıp telefonu yanıtladım.


"Nasılsın canım? "Konuşacağım sırada arkadan hışırtı sesleri geldi "neyse bu sorularla vakit kaybetmeyelim hemen Kamer'in evine gelmen gerek sana haberlerim var "sesindeki heyecan beni meraklandırmıştı ama buna vaktim ve özellikle isteğim yoktu. Bugün firmayla alakalı dişe dokunur bir şey bulmayı umuyordum.

"Telefonda söylemen mümkün mü? "Dün gece ağladığım için sabah cilt tonumu eşitlemek ve dinç görünmek adına fazlaca kapatıcı sürmüş bilgisayar ekranından kapatıcının biraz dağıldığını gördüğümde serçe parmağımla göz altlarıma tampon yaparak fazlalığı silmeden yedirmeye çalışmıştım "araştırmayı bir an önce bitirmem lazım "dedim elimi göz altımdan çekip derin bir nefes alarak. Normal bir zamanda olsam Başak'ın tatlı telaşına eşlik edip ona yardımcı olabilirdim ama maalesef ki ne zaman ne de ben normal değildik uzun bir zamanda olamayacağa benziyorduk.

"İşlere biraz mola verebilirsin "dedi sitemkâr bir şekilde. Oraya gitmeyi sende istiyorsun... İç sesimi yalanlamak adına başımı hızla iki yana salladım.

"Ne kadar acele edersem o kadar çabuk biter "serçe parmağımı peçeteye silip peçeteyi çöpe attım "lütfen Başak, Kamer ile alakalı bir şeye beni ortak etmeyin "dedim rica eden bir ses tonuyla. İstediğim zaman kibar birisi olabilirdim ve Kamer de evi de umurumda değildi. Olmamalıydı.

YORGUNWhere stories live. Discover now