17. Bölüm "Aldanırım - Part 1"

Start from the beginning
                                    

"Annen evde mi?" diye soruyor.

"Hayır."

"O zaman niye uğraşayım ben şimdi, odaya dön, evden çık, ta sizin eve yürü, iki kat merdiven çık falan..."

Gülüyorum.

"Gel hadi, çalışalım o zaman." diyorum kenara çekilerek. İçeri tırmanırken kendi kendime mırıldanıyorum. "İnek seni."

"Duydum seni." diyor pencereyi arkasından kapatırken.

Geçen yıl İstanbul'a taşındıktan sonraki okula alışma sürecinde konulardan biraz geri kaldığımda Bora yardımını benden esirgememişti. Bir yıl boyunca beraber çalışmaya alıştıktan sonra hazirandaki büyük sınavımıza da beraber hazırlanmak haricinde bir alternatif düşünmemiştik.

Matematikte sonradan hatalı etiketini yapıştırdığımız bir sorunun üzerine saatler harcarken saçlarımın birazdan tutuşacağından korkuyor ve beyaz bayrağı sallamaya başlıyorum.

"Of!" diyorum elimdeki kalemi fırlatırken. "Matematikten soru kaçırmamam lazım benim, sosyal bilgilerden yeterince kaçırıyorum zaten."

"Soru kesin hatalı." diye yanıtlıyor. Derdimin o olmadığını anlayınca devam ediyor. "Dert etme, sakin ol sadece, yapacaksın."

"Sakin ol diye söylemesi kolay tabi..."

"Daha aylar var sınava, sen daha şimdiden sınavlarda istediğin liseleri tutturacak puanı yapıyorsun zaten."

"İzmir Fen için yetmiyor ama, orası için derece yapmam gerekiyor."

"İzmir'i niye düşünüyorsun ki?" diye soruyor, sesinin tınısındaki değişikliği fark etmemek mümkün değil.

"Babam düşünüyor."

"Ama sen," diyor, sesi hâlâ tedirgin. "Sen buradaki liseleri istiyordun. İstanbul Erkek, Cağaloğlu, Kabataş, Galatasaray..."

"Evet. Biliyorum. Oraya gitmek istemiyorum ama babam oraya girmemi çok istiyor, yanında olmamı istiyor. Ne zaman konuşsak çok iyi çalışmamı söylüyor, biliyorsun. Sanki o puanı tutturamazsam hayal kırıklığına uğratacakmışım gibi geliyor."

"Puanı tuttursan da İstanbul'u tercih etmeyi düşünüyorsun ama."

Kafamı sallayınca rahatlıyor.

"Ama o zaman da fırsatın olmasına rağmen orayı tercih etmemene üzülmez mi?"

Yüzümü avuçlarıma gömüp derin bir nefes salıyorum. Beynimin arka köşelerine fırlattığım, sinsi sinsi beni strese sokan bu ikilemi Bora'dan duyunca daha da kenara sıkışmış gibi hissediyorum.

Boşanma davasının sancılı dönemini başa sarmışlar gibi...

İçimdeki sıkıntıyı bastırmak için konunun odağını Bora'ya yönlendiriyorum.

"Senin hayalin neresi? Daha önce hiç söylemedin bana."

Gözünü kırpmadan "Benim hedefim sadece senden daha yüksek bir puan alabilmek." diyor.

Ciddi mi, şaka mı yapıyor, çözmeye çalışırken açıklamaya başlıyor.

"Yanlış anlama, sadece sen nereyi tercih edersen, aynı liseye benim de girişimi garanti altına almak için. Kısaca, tercih listeni kopyalayacağım."

Gülümsüyorum, içimdeki sis dağılırken mutluluktan açan çiçeklerin kokusuyla şenleniyor ruhum.

Konuşurken kapının açıldığını duymuyoruz. Biraz sonra annem odamın kapısından bize seslenip masum bakışmamızı ortadan ikiye bölüyor.

Efsanevi (Efsanevi #1)Where stories live. Discover now