PROLOG

8.5K 252 29
                                    


Kelimelerin aslında tahsisli ruhkurtaranlar olduğunu bilir miydiniz?

Haydi, çekinmeyin, sorumun üzerine hissetmekten bir an olsun korkmadan düşünün. Gözlerinizi kapatın, boyutlarla inatlaşırmışçasına algınızın sınırlarını zorlayın, gerçeklikten hayale sanki özgürlüğünüzün peşinden gidiyormuş gibi koşun.

Hâlâ bir ipucu mu istiyorsunuz? Yoksa benim gibi fazla suskun kalıp ruhunuz mu hamladı sizin de?

Pekâlâ... İdman zamanı!

Aklınızı bir süreliğine susturun, hecelere bürünmüş onca değerli nefes yüreğinizi okşarken ardında miras bıraktığı yankıları duyabiliyor musunuz? Ruhunuza tohum misali yuvarlanıp orada yeşillenen sözlerin elinden tutun. Gözlerinizi yaşartan o fısıltılar tekrar sızlatsın gönüllerinizi... Belki çocuğunuz ilk kez "Anne!" diyerek tombul ellerini uzattı size, belki babanız "Seninle gurur duyuyorum." diye sırtınızı sıvazlıyordu ya da belki de sevdiğinizin dudaklarından çıkmıştı bir "Sensiz yaşayamam..."

Tanıdık geldi, değil mi?

Gözlerinizi açabilirsiniz, ruhunuz kıpır kıpır artık. Şimdi biliyorsunuz.

Şifa, kelimelerde saklıdır.

Şanslısınız. Ben çok geç öğrendim... Kelimeleri yıllarca zihnimin paslı zindanlarına hapsettim, bir araya gelip şarkılarını söyleyemesinler diye dillerini kestim. Kalemimden akan mürekkep katlettiğim kelimelerin kanı aslında, metalimsi bir ikiyüzlülük tadı sinmiş kırılgan üslubuma... Ama hikâyem ısrarla dile getirilmeyi talep ediyor.

Ve benim kefaretimi ödemem gerek...

Ne benim adım Eylül...

Ne onunki Bora...

Ne de gideceği yeri tahmin edebileceğiniz, alıştığınız türden bir aşk hikâyesi bu...

Bizim hikâyemiz güneşli günlerden değil, yağmurun süzüldüğü pencerelerden hasretle maviyi beklemekten ibaret.

Bizim hikâyemiz tozpembe değil, sevda karası.

Bizim hikâyemiz içinde rengârenk mutluluklar barındıran bir masal değil.

Bizim hikâyemiz efsanevi...


Efsanevi (Efsanevi #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin