kökünden koparılmış sevdalar.

29 12 13
                                    

"ve o an anlamış;aşkın bazen gitmek olduğunu,ama gitmenin yitirmek olmadığını

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"ve o an anlamış;
aşkın bazen gitmek olduğunu,
ama gitmenin yitirmek olmadığını."

🎼: Sezen Aksu-Gidemem.

———

"Günaydın."

"Günaydın bebeğim."

Sessiz sakin bir sabahtı. En azından öyle bir sabah olduğunu düşünüyor ve buna inanmak istiyordum. Fakat doğrulur doğrulmaz sarsılan kafam ve bulanan midem bunun ne kadar ahmakça bir inanç olduğunu vurdu yüzüme. Hayır, güzel bir sabah değildi. Tek güzellik olduğum odada -kendisi benim gibi yeni uyanmıyordu, çoktan uyanmıştı- Jeongguk'un oluşuydu. Öksüz sevdasına sahip çıktığım gencin varlığı güzeldi. Var olduğunu bilmek yüreğimi okşuyordu.

"İşin yok mu senin, hani baristaydın?"

"Baristayım zaten ama bu aralar işe hiç gidesim yok. İş yerinin sahibi de arkadaşım zaten, gönlümün istediği gibi kaytarıyorum yani."

Bu kadar rahat olması beni güldürürken ayaklandım. Hafif başım dönüyordu, muhtemelen bir anda kalktığım içindi. Jeongguk'un bana döndüğünü hissettiğimde kafamı kaldırdım ve derin bir nefes aldım. Yanına adımladım, sessizce bekledi gelmemi. Sırtı duvara yaslandı, ben de boynunu okşayıp öptüm dudaklarını. Başta sakindi. En azından öyle sanıyordum. Dudakları gülümsemek istercesine gerildi. Birbirine dolanmış kolları çözüldü, belime sarıldı. Bel boşluğumu okşadı güzel parmakları.

Huylandım. Yine de sesimi çıkarmadım. Dudaklarımın dudaklarını her okşayışında bedeni ufak ufak titredi. Kahroluyordu, karşısında ben varken kahroluyordu. Yitiriyordu bedeni, tüm gücünü. Sessizleşiyordu ancak aynı zamanda hiç bu kadar gürültülü görmemiştim onu, her ne kadar kısa süredir tanışıyor olsak da. Eksik yanlarını dolduruyordu yüreği. Gerçi onun eksik herhangi bir yanı olduğundan emin değildim, meçhûldü. Her şeyiyle dört dörtlük, şahane bir adamdı.

Belimdeki ellerinden biri yerinden ayrıldı, boynuma gitti. Duvardan ayrıldı, beni de biraz geriye götürdü. Ardından geri çekildi ve dudaklarımızı ayırdı. Mızmızlanmaya hazırlanıyordum ki beni kendine çekti, başını boynuma gömüp uzun uzun soluklandı. Ben de ellerimi saçlarına götürdüm, saç diplerine masaj yapmaya başladım. Ara ara öpüyordu boynumu, seviyordum böyle minik şeyleri. Kıkırdıyordum, duyuyordu. Onun da hoşuna gidiyordu kıkırdayışlarım. Daha da çok koklayıp öpüyordu sonra. Seviyordu, hissediyordum. Sevdiğini öyle güzel belli ediyordu ki, ilk defa kahırdan veyahut kederden değil de sevgiden ölecekmiş gibi hissediyordum.

"Seviyorum seni."

"Biliyorum."

"Özlüyorum, bunu da biliyor musun?"

"Biliyorum."

Saçlarına minik bir öpücük kondurdum. Başı boynumda olduğu için sesi çok boğuk çıkıyordu. Tatlıydı. Güzel bir adamdı Jeongguk, açık ara gördüğüm en güzel adamdı hatta. Kendisi adına yaşamaktan da ölmekten de çekinmemeyi isteyeceğim insanlardan biriydi. Korkak olmasaydım, belki kendisi için yaşayabilir ve kendisi için ölebilirdim. Fakat korkaktım, çok korkaktım.

şehrimin yaralı sokakları • taekookWhere stories live. Discover now