milyarlarca yıldız.

57 14 9
                                    

"Seversin dünyayı doludizgin,Ama o bunun farkında değildir

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan,
Ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye,
Elmanın de seni sevmesi şart mı?"

🎼: Sezen Aksu-Vazgeçtim.
———

Çatıdaydım.

Bir kedi gibi sürekli çatıdan çatıya atlıyor olmam ahmakçaydı belki ama bir türlü yerimde duramıyordum. Sakinliğim ve durgunluğum, geceleri dudaklarımdaki bira şişelerinin ağızlarına ve bacaklarımı metrelerce yukarısından sallandırdığım çatılara dönüşüyordu. Çelimsiz vücudum hafif rüzgâr eşliğinde bir kağıt gibi ufak ufak savruluyordu. Bunu seviyordum, kontrolün bende olmadığını hissediyordum ve bu kontrolsüzlük, ölümümü istememi gözümde haklı kılıyordu.

Birkaç saat önce, hava henüz kararmadan, Hoseok'un evine gelmiştim. Hava ılıktı fakat çok bunalmıştım, içimi ellerine alıp sıkıştırıyordu sanki biri. Dayanamıyor gibi hissedince de soluğu Hoseok'un evinin kapısında almıştım. O da memnun bir şekilde içeri davet etmişti beni. Fakat ben evin içinde dayanamamış, biraz sonra Hoseok'un biralarını araklayıp çatıya çıkmıştım. O da bu durumu umursamamıştı, tahmin ediyordu galiba.

Son biram bitiyordu yavaş yavaş, sokak da bomboş kalmıştı. Biraz yürümek istiyordum, soluklanmak. Çünkü hayatın en ateşi sahiplenmiş yerinde cayır cayır yanıyordum ve bu yer yüreğimden başka bir yer değildi. Ateşini içime hapseden genç bir adam vardı ve ben oksijen olsam ateşi harlıyor, su olsam söndüremiyordum. İçten içe bir cehennemde yanıyordum ve kimse ne yaşadığımı anlayamıyordu.

Kalktım, yanımdaki çantamı sırtıma attım. Bira şişelerini toplayıp poşete koydum. Aşağıya indiğimde çöpe atmalıydım, çatıyı kirli bırakırsam apartman görevlisi Hoseok'u mahvederdi. Ayakta durmakta zorlanıyordum, adım atarken ara ara yalpalıyordum ama yapacak bir şey yoktu. Birinden yardım alamazdım şu an, kendi başıma eğlenmek istiyordum.

Apartmandan çıktım, bira şişelerinin olduğu poşeti çöpe attım. Ardından çantamın büyük kısmından yanımdan hiç ayırmadığım sarı telden yapılmış yıldızlı tacımı çıkardım. Saçlarım darmadağınıktı ama umurumda değildi. Yamuk yumuk bir şekilde saçlarıma taktım. Sanki taktığım anda Tanrı bana hiç vermediği kadar büyük bir güç vermişti. Ayağa kalkmıştım ve bu beni yormamıştı. Bir anlığına sormayı, sorgulamayı bırakmıştım.

Hayatımın en saf anıydı.

Sonra içimden şarkı söylemek geldi, dudaklarım aralandı. Halbuki o kadar çok yorulmuştum ki şarkı söylemekten... Şimdiyse yapmam gerekeni yapıyormuş gibi şarkılar söylemek istiyordum. Bağıra bağıra, haykıra haykıra. Dudaklarımı gere gere şarkılar söylemek istiyordum. Sesli harflerde deli gibi yükselmek mesela. Ve sessiz harflerde aynı pedalına basılmış piyano gibi hafifçe sessizleşmek.

şehrimin yaralı sokakları • taekookWhere stories live. Discover now