36

593 51 42
                                    

"Söyle o koca herife o 40.000 askerle İzmir'i alamaz ama ben 4.000 Mehmetçik ile Roma'ya girerim."

~Gazi Mustafa Kemal Atatürk

*****

Bugün hastaneden çıkalı daha doğrusu kaçalı üç gün olmuştu. Dün kimseye fark ettirmeden hastaneye gidip dikişlerimi aldırmıştım. Ve üç gündür bu dışında evden çıkmamış, telefonu uçak mooduna almış, kimseyle iletişim kurmamıştım. Acıktığım zaman uçak moodunu kapatıp sipariş veriyor siparişim gelince tekrar uçak mooduna alıyordum telefonumu. Hiç bir mesaja ya da aramaya dönmemiştim. Dur ya da döndüm, Melih Albay'ın telefonuna döndüm. Beni kısa süreli haşladı ardından bize suikast düzenleyen herifin işini bitirdikten sonra karargaha gelecek olan yeni askerlere eğitim verme cezası vermişti. Hiç sevmiyordum bunu ama belki Bilge'den uzakta olurdum. Hastaneden çıktığımdan beri onlarca kez aradı, yüzlerce mesaj attı ama hiç birine cevap vermedim. Şuan üzülüyordu ama geçerdi. Baba olduğu zaman unuturdu yaşanılan her şeyi.

Akşam olmuştu artık. Ev içinde ki hareketlerim yavaş yavaş artıyordu. Başlarda ağrılarım artmış olduğu için hareket edememiştim ama yavaş yavaş düzeldi. Doktorun verdiği ilaçlarda etkili olmuştu tabi.

Mutfağa geçip sipariş verdiğim yemeği hazırladım ve tepsiyle alıp salona tekrar geçtim. Televizyonu açıp yemeye başladım. Sen burada böyle ne güzel yemek yiyorsun Bilge'm ne yapıyordur acaba. Ne bileyim ben. Kızım hiç mi özlemedin adamı. Özledim ama. Ne ama ya özledin madem gitsene yanına. Ne demişti Umay mesajda senin görüldü attığın mesajda. Senden sonra hemen çıkmış hastaneden şuan bir üst katında. Ne var yanına gitsen. Gidemem. İyi peki burada sürün.

Yemeğimi yemiştim. Saat 12'ye geliyordu. Uykumda gelmeye başlamıştı yavaştan. Koltuktan kalkıp odama yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Tam dış kapının önünden geçerken zil çaldı. Kim olabilirdi ki bu saatte. Kapıyı açmadan kapı dürbününden baktığımda karşımda Bilge'yi gördüm. Çok mutsuz görünüyordu. Çünkü seni özlüyor. Ama bunu ona yapamam. Kapıyı açmadım. Kapının arkasından ses geldi. Gelen sesten kapıya yaslandığını ve yere oturduğunu anladım. Bende yavaşça yere oturdum. "Biliyorum kapıyı yine açmayacaksın ama ben yine bir umut geldim sana." Her gece kapıya mı geliyordu. Ben nasıl duymamıştım peki. "Aybüke'm, benim güzel sevgilim." İçimden 'yapma' diye fısıldadım. Gözlerimi kapattım. "Ne olur aç şu kapıyı da yüzünü göreyim. Çok özledim be kızım, her şeyden çok." Bende seni özledim. Sol gözümden bir damla yaş düştü. "Bugün hastaneden dönerken bir kadını sana benzettim. Tam gidip sarılacağım sırada gördüm yüzünü, sen olmadığını anladığımda özür dileyip oradan uzaklaşmak çok zor geldi." İç çekti. "Üç gündür rüyamda senden başka hiçbir şey yok. Hep sen varsın. O güzel gülüşün, gözlerin, dudakların, kokun," bir hıçkırık sesi duydum. Ağlıyor muydu? Ağlamasın, sonra bir hıçkırık daha dağ gibi adam ağlıyordu. "Çok özledim ben seni. Aç kapıyı ne olur konuşalım. Çözebiliriz bu konuyu." Keşke öyle çözülecek bir konu olsaydı sevgilim. "Evet zamanında çocuk istedim, senden olan bir çocuk istedim ama artık sadece seni istiyorum. Senin kokunu, senin kalp atışını duymak istiyorum. Çocuğumuz olmasın olur. Hem timimiz var hepsi çocuğumuz sayılır değil mi?" Gözlerimden yaşlar durmak bilmeden akıyordu. Kalbim acıyordu. "Biliyorum bununda üstesinden geleceğiz. Ben senden vazgeçmem, vazgeçmeyeceğim. Seni çok seviyorum." Bende seni seviyorum. "İyi geceler güzelim." İyi geceler. İçimden demiştim duymamıştı bile beni. Gözümde ki son yaşı da silip yavaşça ayağa kalktım ve odama geçip yatağıma uzandım..

Sabah gözlerimi zorlukla araladığımda saat 9'a geliyordu. Normalde bu kadar uyumazdım ama ilaçlar uyku yapıyordu. İlaç içmeyi sevmesem de bir an önce iyileşmem gerektiği için mecburdum.

ASENA VE BOZKURTWhere stories live. Discover now