8

1.8K 85 28
                                    

Türk'üm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk'üm diyene!

*****
Medya: Bilge Kağan Türk

****

Yazardan

Bilge Kağan gittikten sonra Aybüke de hazırlanmaya başladı. Tamam belki operasyona gidemiyordu ama evde de oturup bekleyemezdi. Arkadaşları, kardeşleri dağda bayırda gezerken o rahat yatakta yatamazdı. Yarasının izin verdiği hızlılıkta hazırlandı ve merdivenlerden inmeye başladı. Araba kullanamazdı o yüzden taksi ile gitmeye karar verdi. Yoldan geçen bir taksiyi durdurup bindi. "Nereye gidiyoruz abla" taksicinin sorusuyla Aybüke "Hakkari asker alayına gidiyoruz" dedi ve yolu izlemeye başladı.

Aybüke yoldayken Bilge Kağan alaya varmıştı. Varır varmazda kendini hangara attı. İçeri girdiğinde timi hazırlanırken buldu. İçinden Aybüke bunları iyi yetiştirmiş dedi. Kadına hayranlığı gün geçtikçe artıyordu. Kendini düşüncelerden sıyırıp hazırlanmaya başladı. Operasyon basitti alacakları adamın olduğu kampa gidecekler herkesi indirecekler adamı alıp konuşturup en sonunda onu da tahtalı köye yollayacaklardı. Ama orada hiç hesapta olmayan bir şeyle karşılaşacaklardı. Herkes hazırlandıktan sonra helikopter pistine geldiler. Hizaya girip albayı beklemeye başladılar. Melih Albay geldiğinde hazırola geçip selam verdiler. "Rahat çocuklar" albay Rahat deyince rahata geçtiler. "Çocuklar vurulmak yok şehit olmaz hiç yok anlaşıldı mı" hepsini kendi çocuğu gibi seviyordu albay. "Emredersiniz Komutanım" pistte yankılandı sesleri. Albay'ın Bilge Kağan'a işaret vermesiyle Bilge Kağan "Ateş helikopter bin" diye time yöneldi. Hepsi tek tek bindiler ve yolun bitmesini beklediler.

Ateş timi helikoptere binerken Aybüke ise alaya girmeye çalışıyordu ne yaptıysa kapıdaki er "Melih Albay'ın kesin emri var komutanım giremezsiniz" diyordu. En sonunda çareyi albayı aramakta buldu. Biliyordu içeriye girmek istediğinin haberi çoktan ona gitmişti. Aramaya başladı, telefon çaldı çaldı albay açmadı. Albay'da biliyordu o telefonu açarsa Aybüke ne yapar eder burnundan girip ağzından çıkar en sonunda ise alaya girerdi o yüzden açmadı telefonu.

Aybüke ise açılmayan telefonla yine şok içinde kaldı daha önce de yaralıyken açmamıştı telefonu albay. Dejavu yaşıyordu şuan tek fark timi göreve gidiyordu. Ama bu Aybüke Arslan'dı ve o alaya her türlü girerdi. Evde oturup öylece haber bekleyemezdi.

Ateş timinin az bir yolu kalmıştı. Sağ salim bu görevi de bitirip dönmek istiyorlardı. "Komutanlarım, kardeşlerim hakkınızı helal edin." her göreve giderken helallik alırlardı birbirlerinden ama şuan helallik isteyen Görkem'de başka bir şey vardı. "Helal olsun" dedi tim hep bir ağızdan.

Sonunda helikopter inmişti. Yürümeleri gereken kısa bir mesafe vardı. Bir bilemedin bir buçuk saate kampı bulurlardı.

Aybüke alaya girmeyi yarasını biraz zorlasa da başarmıştı. Önce odasına gidip üniformasını giyecek, beresini de takıp harekat odasına gidecekti.

Harekat odasına girdiğinde ona sinirli gözlerle bakan bir Melih Albay gördü. "Deli kız senin ne işin var burada nasıl girdin ben kesin emir vermedim mi o kapıdakilere" sinirliydi, kendini zorlamasını istemiyordu çünkü iyileşme süreci uzardı. "Komutanım kimsenin suçu yok ben içeri kapıdan değil başka yerden girdim. Ayrıca tim arkadaşlarım operasyondayken ben evde oturamam. Müsaade edin burada size yardım edeyim onlarla buradan çalışayım" albay düşündü mantıklıydı hem burada gözünün önünde olurdu. "Tamam ama kendini özellikle yaranı zorlamak yok anlaşıldı mı asker" emir vermek zorundaydı başka türlü dinlemezdi hem emre itaatsizlikte yapmazdı. "Emredersiniz Komutanım"

ASENA VE BOZKURTWhere stories live. Discover now