32

632 45 8
                                    

"Kürşat ölmüş, fakat attan düşmemişti.
Ölmüş, fakat yenilmemişti.."

Hüseyin Nihal Atsız

*****

"Durumu şuan kontrol altında, iyileşecek ama," doktor daha cümlesini bitirmeden Mert söze atladı. "Ne aması doktor bey."

"Kurşun rahmini parçalamış bizide bu zorladı ameliyatta. Kurşunun verdiği hasardan dolayı rahmini almak zorunda kaldık."

"Yani."

"Bundan sonra hastamızın çocuk sahibi olması imkansız. Birazdan yoğun bakıma alınacak, yarın değerlerine baktıktan sonra normal odaya alıp almayacağımıza karar vereceğiz. Geçmiş olsun." Timin duyduklarını sindirmesi biraz uzun sürdü. Bu sırada doktor uzaklaşmaya başlamıştı bile. Aybüke hiç bir zaman anne olmak istediğini sesli bir şekilde dile getirmemişti ama ne zaman bir çocuk görse gözleri parlardı çocuğa bakarken. Son zamanlarda ise Bilge Kağanla çocuklarının olduğunu bir kaç kere düşünmüştü. Nasıl tepki vereceğini kimse kestiremiyordu. Tim ise kendini en azından hayatta diye teselli ediyordu.

Bilge Kağan'ın ameliyatı daha bitmemişti. Aybüke yoğun bakıma alındığında herkes Bilge'nin ameliyat olduğu ameliyathanenin önünde beklemeye devam ediyordu.

Öte yandan karargahta Melih Albay bu suikasti kimin yaptığını bulmaya çalışıyordu. Sinirliydi ve Aybüke'nin anne olamayacağını öğrendikten sonra daha da sinirlenmişti. Evlatlarına bunu yapanı bulup kendi elleriyle öldürmek istiyordu.

Melih Albay odasında otururken birden kapısı çaldı. Gel emrini verdikten sonra içeriye Astsubay Erdem girdi. Selam verdikten sonra elindeki dosyayla Melih Albay'ın yanına yaklaştı. "Komutanım, Aybüke ve Kağan komutanlarıma suikast düzenleyeni bulduk."

"Kim?"

"Medo diye bir örgüt lideri."

"Neden düzenlenmiş bu suikasti peki onunla ilgili bir bilgi var mı aslanım."

"İki yıl önce Aybüke komutanım Ateş timiyle beraber Medo'nun onlarca adamını öldürmüş. Kağan komutanım ise bir yıl önce Medo'nun sınırdan geçirmeye çalıştığı silahları ve diğer patlayıcı maddeleri havaya uçurmuş. Büyük ihtimalle intikam almak için peşlerine düşmüş." Şimdi anlamıştı Melih Albay her şeyi. "Tamam aslanım. Siz bu adamla ilgili bulabileceğiniz her bilgiyi bulun. Bende birazdan hastaneye gideceğim. Bu adamın icabına da Aybüke ve Kağan iyileşince bakacağız." Dedikten sonra Astsubay Erdem odadan çıktı.

Melih Albay odasında bir kaç evrak daha imzalayıp karargâhtan çıkmıştı ve hastaneye doğru yol almaya başladı. Üzerinde ki üniformasını bile değiştirmemişti. Hastanede onu öyle gören herkes ne işi var diye düşünsede sonra orada bir askerin olacağı akıllarına gelip umarım bir şey olmaz diyorlardı.

Melih Albay seri adımlarla ameliyathanenin önüne geldi. Bilge Kağan daha ameliyattan çıkmamıştı bunu biliyordu. Ameliyathanenin önüne geldiğinde tim Albay'ı görür görmez ayağa kalkıp selam verdi. "Rahat çocuklar." Hepsi rahata geçti aldıkları emirle beraber. "Daha çıkmadı mı Kağan bir haber var mı?"

"Daha bir haber yok komutanım." Diye yanıtladı Albay'ı, Emre.

Çok kısa bir süre sonra Bilge Kağan'ın olduğu ameliyathanenin kapısı açıldı. Bütün tim ve albay hemen kapıya ilerledi. "Bilge Kağan Türk'ün yakınları siz misiniz."

"Evet doktor bey durumu nasıl?"

"Kurşun kalbine çok yakındı aynı zamanda iç kanaması da vardı ameliyata aldığımızda, bizi çok zorladı. Ama hastamız hayata tutundu. Şuan durumu stabil ama bir süre yoğun bakımda uyutacağız. Geçmiş olsun." Doktor cümlesiyle beraber oradan uzaklaştı. Herkes bu habere sevinmişti. Komutanları, yeni tanıştıkları kardeşleri iyiydi.

ASENA VE BOZKURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin