-55-

48 5 72
                                    


Min Yoongi

Eğer kalbim ve mantığım arasında bir seçim yapacak olsaydım kesinlikle kalbimi seçerdim.

Yolun sonunu görebilen tek şey kalp ve inançtı çünkü. Ya da o kadar çok şey gelmişti ki başıma pişmanlıklarımı tamamen vazgeçtiğim şeylerden sorumlu tutuyordum.

İnsan dediğin şey tek kurşuna bakan bir canlıydı ve neye güvenerek birileri üzerinde üstünlük kurma peşindeydik bilmiyorum. Ancak tek bildiğim bunun sonunun her daim felaket ve pişmanlıkla bitişiydi.

Gözlerim önünde yaşanmış olayları düşündükçe belki bazı şeyler daha iyi olabilirdi diye düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. Ama nereye kadardı bu da... Kendime yüklendikçe geçmişi düzeltemiyordum. Geleceğime ise bir faydam olmayacak durumdaydım.

Sahi...
Ben niye yaşıyordum ki?

İnsanlar için dile kolay şeylerin ağırlığını onca şeyden dolayı görememiş oluşum benim aptallığımdı. İçimde silip kenara süpürdüğüm şeyler birikerek kapının sonuna kadar dayanmıştı. Şimdi de acısını çıkartıyordu.

Belki o klinikten çıkmasam düzelirdim.
Ya da daha kötüye varırdı.

Öyle ya, gerçekler göz önüne serildikçe yaşayamadığın tüm acı sana nüksediyor daha da büyük şekilde darbe almana neden oluyordu. Ve ben o anları tekrar yaşayıp zamanında bastırdığım duyguları yaşamaktan korkuyordum...

Gözlerimi sıkıca yumduğumda hazırda bekleyen yaşlar yavaşça süzülmüştü yanağıma doğru. Elimdeki şişeyi bir kez daha diklemiş, koca yudum aldığım alkol boğazımda büyük bir yanık hissi bırakarak gitmişti.

Titrek bir nefes verip masaya bıraktığım cam şişeyle birlikte kendimi koltuğa bırakmış, yatar pozisyona geçmiştim.

Sevdiğim kadının babasını ben öldürmüştüm.
Bilmese bile üvey olan kardeşini öldürmüştüm.
Kendi ellerimle.

Şimdi çıkıp yüzüne mi bakacaktım bir de?

Çalan kapıyla birlikte derin bir nefes almış dengesiz adımlarla kapıya kadar gidip güçsüzce kolu indirmiştim. Gördüğüm bulanık yüzü seçmeye çalışırken gözlerimi yavaşça kırpıştırmıştım.

"Sen aptalsın."

Duyduğum sesle kim olduğunu anladığımda kaşlarımı çatmıştım hafifçe.

"Hyung, sana inanamıyorum. Gir içeri."

Jungkook kolumdan tutup kapıyı kapatmış, içeri doğru sürüklemişti. Koltuğa oturmamı sağladığında histerik bir gülümseme yüzüme oturmuştu. Karşıma oturduğunda çatık kaşları yüzümde gezinmiş başını hafifçe iki yana sallamıştı.

"Ne olduğunu gerçekten anlamak istiyorum.."

Bulanık görüş açıma giren yüzüyle ve hafif sarhoşluğumun etkisiyle kaşlarım çatılmıştı.

"Ben... Ölüyorum herhalde."

Gülmeye başladığımda kesinlikle neye güldüğümü bilmiyordum. Ancak kendime kondurmaya çalıştığım şeylerin varlığı beni buna itmiş ve öylece bırakmıştı.

Min Yoongi | KS2Where stories live. Discover now