24, beginning of end

216 27 53
                                    

24 Haziran 1994...

O günün sabahında bana gelip 'bugün hayatın boyunca unutamayacağın bir gün olacak, bir dönüm noktası yaşayacaksın' deselerdi muhtemelen inanmazdım. Çünkü her şeyin mükemmel geçeceğini düşünüyordum. Üç Büyücü Turnuvası son buluyordu, kim kazanırsa kazansın mutlu olacaktım, her ne kadar abimle son günlerimiz olsa da son 2 ayın olabildiğince tadını çıkarmıştım...

"Sana güvenim sonsuz. Bunu ne olursa olsun bil tamam mı?" Cedric kafasıyla beni onayladı "Desteğini hissetmek güzel." gülümsedim, gurur duyan gözlerle ona bakmayı sürdürmüştüm. Birkaç saat sonra üçüncü göreve başlayacaklardı ve eğer kazanırsa şampiyon olacaktı. Amaç para ya da ün değildi, tek isteğinin bunu başarmak olduğunu kalbimde hissediyordum, diğerleri fazladan ödül niyetindeydi. Ancak sonuç ne olursa olsun ona inanmayı hiç bırakmayacaktım,

"Her zaman," diyerek parmak uçlarıma yükseldim ve dudaklarına kısa bir öpücük bıraktım "Seni bekleyeceğim." gülümsedi "Babam seninle zaman geçirmek için sabırsızlanıyor." ve yine başlıyoruz.

Cedric'in babası hayatımda gördüğüm en tatlı insanlardan birisiydi yine de erkek arkadaşımın babası olarak görmek biraz beni geriyordu. "Emin ol bende aynı durumdayım." ellerini kollarıma çıkarıp okşadı "Endişelenecek bir şey yok, seni çok sevdiğini biliyorsun. Ayrıca senin baban da orada olacak, gerilme lütfen." derin bir nefes alıp verdim. Sabahtan beri içimde anlamlandıramadığım bir huzursuzluk vardı, sebebini bilmediğim için saçma saçma olaylara bağlayıp duruyordum.

"Artık gitmem gerekiyor, bizim çocuklarla da bir konuşayım sonra zaten yanınıza döneceğim." "Peki, biz alanın oralarda oluruz." "Tamamdır." arkasını dönmüş ve adımını atmıştı ki içimdeki sesi susturamayarak dışıma yansıttım "Gitme," durup kafasını çevirdi "Ne?" muhtemelen nazlandığımı düşünüyordu ama asıl durum bundan daha farklıydı. Yanımdan ayrılmamalıymış gibi hissediyordum, turnuvadan çekilmek için çok mu geçti?

"Gitme." diye tekrarladım "Florence-" fakat konuşmasına fırsat vermeden hızla koştum ve ona sarıldım "Lütfen," sırıtarak nefes verdiğini hissetmiştim, elleri belimi buldu ve beni kolayca sardı "Düşüncelerini anlıyorum ama merak etmene gerek yok. Gittiğim gibi döneceğim ve akşam seninle bunu kutlayacağız."

Hafifçe geri çekildim ve kafamı kaldırıp gözlerine baktım "Ya dönmezsen?" durumun ciddiyetini anlayınca alayı bir kenara bırakmıştı o da "Döneceğim. Söz veriyorum, tamam mı?" kafamı iki yana salladım "Gitme, yalvarırım. Turnuvadan çekilemez misin,
ben- ben bekleyemem." "Sevgilim, artık çok geç. Bana güven, elimde o kupayla dönüp ilk önce sana sarılacağım." "İstemiyorum," kafamı eğmiştim çünkü gözlerim dolmaya başlamıştı ve beni böyle görmenin onu da zora sokacağını biliyordum "Dışardan böyle görünmediğini biliyorum ama bunlar gerçek Cedric. Cidden o görevden dönememe ihtimalin var, o zaman ne yaparım bilmiyorum." "Hey," parmaklarını çeneme getirip tekrardan ona bakmamı sağladı "Bilmene gerek yok çünkü böyle bir şey yaşanmayacak. 17 yaşındayım, senin bile bilmediğin büyüler biliyorum, ayrıca kötü bir hisse kapılırsam çekilirim. Merak etme sen."

Elimle yaşlarımı sildim "Seni çok seviyorum, bunu unutma tamam mı." "Ve bende seni seviyorum." eğilerek dudaklarımızı buluşturdu. "İstiyorsan benimle çocukların yanına gelebilirsin, bana uyar." ne kadar ondan ayrılmak istemesem de biraz alan bırakmam gerektiğinin farkındaydım, bunaltıcı kız arkadaş olmak istemezdim. "Sen git, zaten turnuvadan önce görüşeceğiz." "Emin misin, ben çok ciddiyim. Yanımda olmandan mutluyum, yapabilsem senden bir saniye bile ayrı kalmam..." çok temiz bir sevgiye sahipti, bazen onu hak etmediğimi düşünüyordum. İsteyerek veya istemeden yaptıklarım, korkunç şeyler yapmıştım.

R.W. | Harry PotterWhere stories live. Discover now