SAHNE

211 7 4
                                    

Huzur olmadan hayat olmuyordu. Bir insan huzuru; sevdiği insandan, hayalindaki yuvadan veya hayalindaki yaşamdan bulabilirdi. Ben o huzuru çok küçükken kaybemiştim. Küçükken bile ne zaman babam gelecekte yine annemle kavga edecekler diye düşünürdüm. Küçük yaşta tanınmış bir insanın çocuğu olmuştum. Bundan mutlu olmama gerekirdi ama babam bize mutlu olmamız için bir hayat sunmamıştı. O, sadece onu mutlu edip rahatsız etmeyecek bir aile istiyordu. O istediği aileye sahip olamadığı için de sinirini bizden çıkarıyordu.

Annem ben daha küçücükken hayatını kaybetmişti. Ona en ihtiyacım olduğu zamanlar hayatımda yoktu. Hep babamla beraber olmuştum. Abim, annem öldükten bir iki sene sonra bir sürü hastalığa yakalanmıştı. Çok sinirli bir insandı hatta sinir hastasıydı. Aslında hep sinirli bir insandı ama annem öldükten sonra o siniri katbekat artmıştı. Annem ölmeden önce o sinirini hep babama karşı kullanırdı. Annemle babam her kavga ettiğinde araya girip babamı tehtid ederdi. Ama babam daha çok sinirlenip anneme olan sinirini abimden çıkarırdı.

Küçükken abim çok şiddet görmüştü. Hem sözlü hem fiziksel olarak artık dayanacak gücü kalmamıştı. Annem ve babam severek evlenmişti ama babam çocukları doğduktan sonra şiddet göstermeye başlamıştı. Aslında annem oğlu olduğu için şanslıydı bir yanda. Çünkü babam kızı olsaydı yani kız çocuğu dünyaya gelseydi onu yaşatmayacağını söylerdi.

Annem kız çocuğu olmasını çok istemişti. Benim bir ikizim vardı. O da kızdı ama doğarken hayatını kaybetmişti. İkizim daha dünyaya gözünü açmadan hayatını kaybetmişti. Bu benim için çok büyük bir acıydı. Hep benim yüzümden olduğunu düşünürdüm. Çünkü ben doğduktan 1-2 saniye sonra annem kalp krizi geçirmişti. Kız kardeşim hala anne karnında olduğu için o kalp krizine maruz kalıp hayatını kaybetmişti. Bunu abime hep soylerdim. Benim yüzümden oldu, benim yüzümden oldu, benim yüzümden oldu... Abim hep benim suçum olmadığını söylese de ben inanmazdım. Çünkü o da benim yüzümden olduğunu biliyordu...

Eflin'i tanıdığım gün asla onu seveceğime inanmazdım. Çok inatçı ve çatlak bir kızdı. Ortaokulda tanışmıştık. Sürekli benimle uğraşırdı. İkimizinde kaderi aynıydı aslında. O da küçükken çok şiddet görmüştü, bende. Birbirimizi tamamlıyorduk aslında. Birbirimize göre yaratılmıştık. Gelecekte çok mutlu olacağınızı düşünüyordum. Mutlu bir aile tablosuna sahip olacaktık. Onu asla üzmeyecek, ne isterse onu yapacaktım.

Çocuğum olursa kız olmasını çok isterdim. Babamdan sonra kız çocuklarına ayrı bir sevgi duyuyordum. Kızım olursa, ona tahmininden çok daha güzel bir
hayat sunacaktım. Asla üzmeyecektim, hem onu hem Eflin'i...
_______________________________

Gozlerimi yavaş yavaş açıp etrafıma bakındım. Bugün büyük gündü. Eflin sahneye çıkacaktı. Yanıma baktığımda yanımda olmadığını fark ettim. Etrafa bakındım. Ayakta yürüyüş provası yapıyordu.

"Eflin"diye seslendim. Bana bakıp gülümsedi. Sonra etrafında dönmeye başladı.

"Ay günaydın. Seni ben mi uyandırdım?"dedi. Hayır anlamında kafa salladım.
"Nasıl ama sen erken kalkmazsın ki"dedi. Kaşlarımı çatıp saate baktım. Saat 07:01'di.

"Yuh amına koyayım ben ne kadar erken kalkmışım"dedim Sonra gözlerimi kocaman açıp Eflin'e döndüm. "Pardon"dedim. Gözlerini kocaman açmış bana doğru geliyordu.

"Küfür mi ettin sen?"dedi. Hayır anlamında kafa salladım.

"Yok sen yanlış anladın"dedim. Gülümseyip etrafında döndü. Balerinler gibi dönmüştü.

"Neyse hadi kalk. Saat 08.20 gibi falan orda olmamız lazım. Ezgi'ler de çıkacaklar birazdan."dedi.

"Ezgi'lerle konuştun mu?"dedim merakla. Ne ara kalkmıştı da konuşmuştu.

Kıskanç MafyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin