21.Bölüm

2.5K 165 48
                                    

Hayat ne zaman bana yüzüyle güldü ki şimdi götüyle gülmesine şaşırıyordum ki!

Hayır Alparslan güzel memleketimde kız mı bitti de gidip arkadaşının kardeşine aşık oluyorsun! İnsanla dalga mı geçiyorsun?

Evren abiye gönderdiğin mesajlarını bedelini ödüyorsun Açı.

Ben ne alaka be! Aşık olan Alparslan. Tamam kabul ediyorum Sudegül çok güzel bir kız, kapalı olmasının verdiği ayrı bir güzellikte var ama benim aklım almıyor.

Düşünsene sen kardeşini arkadaşına emanet ediyorsun ve o senin kardeşine aşık oluyor. Türkiye'de yaşayan bir insan için kan çıkartmalık mevzu kimse kusura bakmasın.

Kahvaltı masasına oturduğumuzdan beri dikkatimi çeken bir şey vardı. O da ikizim ve kardeşim hariç, abilerimin isimlerinin yazılı olduğu bileklikler takmasıydı.

Benim için yaptıklarını düşünmek istiyordum, çünkü aklıma başka bir neden gelmiyordu. En azından kendimce, gelmiyordu.

Gözlerimi bilekliğinde Arkın Vural yazan abime çevirdim. Şakayla karışık en iyi onunla konuşabilirdim.

Nihayetinde onunda bakışları benimle buluştuğunda gülümseyerek, " Bileklikler yeni moda mı?" dedim.

" He valla bacım yeni moda, ben buldum. Nasıl?" dedi şiveli bir sesle.

Masadaki herkes Arkın Vural abimin şiveli konuşmasına gülerken, "Niye öyle bileklikler takıyorsunuz?" diye sordum salağa yaratarak.

Gerçek yüzünü kendini insanlara alıştırdıktan sonra gösterecek. Aynı kitaplarda ki masum ayağa çekip, her bok onun altından çıkan karakter gibi.

Ne alaka? Ben öyle bir insan mıyım? Ayıptır.

" Senin için," dedi Arkın Vural abimin ikizi bilekliğinden adını okuduğumda Atalay Varol isimli abim olduğunu öğrendim.

Gerçekten de bu isimli bileklikler çok işime yarıyordu. Olmayan isim hafızama yardımcı oluyordu.

" Açılay," Kafamı Sudegül'e çevirdim. Cebinden telefonunu çıkarıp, bana uzattı.

" Numaranını yazar mısın kayıt edeyim." dediğinde, kafamı sallayıp telefonu aldım. Hızlıca numaramı girip, telefonu ona geri uzattım.

" İyi ki hatırlatın Gül," dedi Alparslan birdenbire. Gözlerimi ona çevirip, şüpheci bir bakış attım.

O ise bana gülümseyip, "Numaralarımızı verelim de kaydet. Mardin'i doğru düzgün tanımıyorsun. Kaybolursan direk bizi ararsın." dedi.

Masadaki herkes kafasını onaylar biçimde sallarken, "İyi peki kabul, ama telefonum yukarıda kaldı. Gidip onu almam lazım." diyip sandalyem'den kalktım.

" Ablacığım." Asaf Ömer'e baktığımda "Şey... En sevdiğin çiçek ne acaba? Bugün dışarı çıkarsam sana almak isterim." dedi çekinerek.

"Şakayık." dediğimde sesim yalnız çıkmamıştı. Yanan Ali'de benimle birlikte söylemişti en sevdiğim çiçeğin ismini.

Göz göze geldiğimizde ve masadakiler de gözlerini onun üzerine diktiğinde, bakışlarını benden kaçırıp, ona şüpheyle bakan abilerime çevirmişti.

" Bakmayın bana öyle," dedi ters ters. " Bir an salladım. Nereden bilebilirim ki ben o çiçeği sevebileceğini."

" Şakayık çiçeğini mi salladın o an abi?" dedi şüpheyle Sudegül. "Gül, lale, papatya gibi sallamsı daha kolay olan çiçekler dururken, şakayık çiçeğimi tahmin olarak mı söyledin? Hiç bir erkek klâsik çiçekler dışında, başka çiçekleri doğru düzgün bilmez."

Açılay Ahenk AkmanWo Geschichten leben. Entdecke jetzt