28.Bölüm

1.7K 116 98
                                    

Açılay Ahenk, annesinin bakkaldan istediği malzemeleri alıp eve döndükten sonra annesinden zorla sokakta oyun izni almış. Sokağa tozunu atmaya gelmişti.

Gözleri Yiğit Hamza'sını aramıştı ama ortalıkta gözükmüyordu yine. 'Kesin...' diye geçirdi içinden Açılay. 'Abisine yemek hazırlamaya çalışıyordur.'

Adımlarını Yiğit Hamza'nın evine yönletmişti. Evin kapısına geldiğinde art arda üç kez zile basmış ve beklemeye başlamıştı. Eğer kapı açılmazsa art arda tekrar basacaktı.

Neyseki kapı açılmıştı. Kapıyı korka korka Yiğit Hamza açmıştı. Açılay'ı görünce içine bir su serpilmişti. Zira alacaklı gibi kapıyı çalan kişinin abisinin arkadaşları olduğunu düşünmüştü.

"Naber Yiğit Hamza?" demişti Açılay gülümseyerek. Yiğit Hamza da ona gülümseyip, "İyiyim Açı, içeri gel." demişti.

Açılay ayakkabılarını çıkarıp içeri girmişti hemen. Ev yine yemek kokularıyla harmanlanmıştı. Açılay hızlıca mutfağa girdiğinde, Yiğit Hamza hemen "Aç mısın?" diye sormuştu.

"Valla ne hazırladıysan yerim," demişti Açılay gülümseyerek. Yiğit Hamza hemen hazırladığı kurabiyelerden Açılay'ın önüne koymuş ve dolaptaki soğuk portakal suyundan bir bardak arkadaşına, bir bardakta kendine doldurmuştu.

Açılay gülen bir yüzle izliyordu ama o gülen yüzünü ardında büyük bir hüzün vardı. Daha 11 yaşındaydıklar ama eşit şartlarda değildiler.

Açılay mutfağa girmezdi, yemeği her zaman hazır olurdu. Annesi odasını toplaması için uyardığında, yapmasa bile annesi kızmaz, birlikte toplarlardı.

Açılay'ın birilerini düşünmesini gerektirecek bir durum yoktu. Aksine kendisini annesi ve ablası her zaman düşünüyordu.

Ama.. Yiğit Hamza öyle değildi. Onun düşüneceği 3 kişi vardı. Annesi ve babası küslerdi ve birbirlerini tek gecelik ilişkilerle aldatıyorlardı. Eve geldikleri zaman yemek arıyorlardı, yedikleri yemeğin ise Ege Deniz'inin yaptığını düşünüyorlardı. Halbuki hepsini emek emek Yiğit Hamza yapıyordu.

Açılay tam Yiğit Hamza'yı oyun oynamaya çağıracaktı ki, kapının kilidini sesi duyulmuştu evde. Bu saatte eve tabikide Ege Denizi gelirdi.

Yiğit Hamza fırlayarak sandalyeden kalktığında Açılay'da onun peşine düştü. İkili kapının önüne dikilmişti.

"Hoşgeldin abi," demişti Yiğit Hamza hevesli sesiyle. "Yemek hazırladım. Açsan hemen kurayım sofrayı."

Ege Denizi, Yiğit Hamza'nın yüzüne bile bakmadan. Merdivenleri tırmandı. Onun arkasından Yiğit Hamza, onun arkasından da Açılay.

Yiğit Hamza abisi ona yüzünü dönsün diye konuşuyordu ama abisi ona bakmıyordu. Ege Denizi odasına girdiğinde arkasına bile bakmadan kapısını kapatıp, kilitlemişti. Az kalsın Yiğit Hamza'nın parmakları kapının arasında kalacaktı.

Eli havada kalmıştı. Yavaş yavaş yere indirdi. Yere çöküp ağlamaya başlamıştı. Onun yanına da Açılay diz dökmüştü. Arkadaşına sıkıca sarılmıştı. Onun ağlamasına dayanmazdı.

Ama bunlar ilk değildi. Kapılar bir defa Yiğit Hamza'nın yüzüne kapanmayacaktı. Ege Denizi ona kapılarını hep kapatacaktı. Ve bu bir şekilde durabilirdi o da ikisinden birinin canı çıktığı zamandı.

*******

Mardin'e geri dönmüştük ama aklım hâlâ Yiğit Hamza'da kalmıştı. Ama bugün aklımı toplamam lazımdı çünkü Küçük Ağa'nın eğlencesine musallat olacaktım.

Açılay Ahenk AkmanOnde histórias criam vida. Descubra agora