BÖLÜM -46- ''Hastahane sonuçları''

4.5K 241 29
                                    

Sabahı zor ettim desem yeridir. Güneş doğar doğmaz açtım gözlerimi. Soluğu Gülay'ın yanında aldım. Ve yine yatakta savaş çıkmış gibi bir manzara vardı karşımda. Hayır yani anlayamıyorum ki, bir insan uyurken ters dönmeyi nasıl başarabilir!

''Gülaaayyy, kalk kız Gülay'' dediğimde yorganı kafasının üzerine çekti.

''Tamam abla ya off'' diye mırıldanmaya başladığında yorganı üzerinden aldım ve

'' Ben daha fazla sabredemiyorum. Kalk hazırlan çabuk. Ne olacaksa olsun'' dedim kalkması için zorlayarak. Ne söylemek istediğimi anlamıştı ki daha fazla üstelemedi. Yataktan kalkıp banyoya doğru yol alırken

''Peki abla. Hemen hazırlanıyorum'' dedi. Gülay elini yüzünü yıkarken ben de üzerimi giyiniyordum Alel acele hazırlandık ve kahvaltı bile yapmadan evden çıktık.

Hastaneye giden ilk otobüse bindiğimizde ikimizde gergindik. Her ne kadar içimde bir umut parçacığı oluşsa da yine de korkuyordum. Ferit'in benim ilkim olmasını istemiyordum. Düşüncesi bile midemi bulandırmaya yetiyordu. Hele ki aklım, beynim ve kalbim Erkan'a aitken...

Kafamı otobüsün camına yaslamıştım ve ihtimaller üzerine derin bir düşünceye dalmıştım ki telefonumun titremesiyle kendime geldim. Sabahın bu saatinde kimin aradığına önce bir anlam veremedim. Ama daha sonra arayan kişinin ismine baktığımda kalbim kanat takıp uçtu sanki.

Erkan...

Fakat şu anda ne onun yüzüne bakacak yüzüm, ne de telefonlarını açacak cesaretim vardı. Tam meşgule atacaktım ki Gülay'ın

''Yapma abla'' diyen sesine döndüm. Yüzüne baktığımda gözlerinde beni kınayan bakışlarını farketmiştim. Bu durum canımı sıktı ama bir yanımda haklı olduğunu biliyordu. Ve yine içgüdüsel bir hareketle cevaplama tuşuna bastım.

''Alo Alya'' diyen Erkan'ın endişeli sesini duyduğumda içinde bulunduğum duruma bir kez daha küfrettim. Ahh Ferit ahh. Eğer şu işten yüzümün akıyla çıkarsam, bu sefer hiç kimse alamaz seni elimden!

''Efendim Erkan''

''Alya iyi misin?''

''Erkan...''

''Alya'm'' dediğinde gözümden süzülen yaşa engel olamadım. Eğer Ferit'in söyledikleri gerçek çıkarsa ben bu adamı nasıl terk edecektim...

''Seni çok seviyorum'' dedim burnumu çekerek. Ve söyler söylemezde dediğim lafın farkına varıp ağzımı kapattım.

''Ben de seni çok seviyorum birtanem... Bize ne oldu Alya? Nasıl bu duruma geldik biz?''

''Sana her şeyi anlatacağım Erkan. Ama şimdi zamanı değil. Üzerime gelme ne olur. Zaten her şey yeterince karışık. ''

''Böyle söylediğin de ne kadar endişelendiğim hakkında bir fikrin var mı?''

''Lütfen...'' diyebildim sadece. Devamını getiremeyecek kadar güçsüz hissediyordum şuan kendimi. Benim anlayışlı sevdiğim yine anladı halimden ve daha fazla ısrar etmedi. Zaten Erkan'a aşık olmamın sebebi de bu sonsuz anlayışı değil miydi...

''Peki Alya, kendini hazır hissettiğinde ben burada olacağım. Ama ne olursa olsun seni sevdiğimi unutma'' dediğinde verebildiğim tek cevap dudaklarımdan kaçan hıçkırık sesi oldu. Bir kaç gün önce mutluluktan uçacak durumdayken şuan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordum resmen. Sanırım bu bana hayatın 'nah sana mutluluk' deme şekliydi.

Telefonu kapattığımda hastahanenin önüne de gelmiştik zaten. Dün gece uyumadan evvel yaptığım küçük bir araştırma sayesinde artık hastahanelerde bekaret kontrolü yapılmadığını öğrenmiştim. Bunun için mahkeme kararı gerekliymiş. Bu durumu göze alamadığımız için cebimize parayı doldurmuş ve bir özel hastahaneye gelmiştik. Bu da Gülay'ın bütün aylığını benim için harcaması anlamına geliyordu. Ama yeter ki sonuç benim açımdan olumlu olsun. Dünyaları isteseler verecek durumdayım.

***

Cebimizdeki son kuruşa kadar ödemiş ve gerekli tahlilleri yaptırmıştık. Şuan ise yüreğim ağzımda sonuçların gelmesini bekliyordum. Nefes alacak mecalim dahi yoktu sanki.

Uzun bir bekleyişten sonra nihayet tahlil sonuçları çıkmıştı. Sonuçları laboratuvardan alır almaz da hemen doktorun yanına koştuk. Heyecandan kapıyıyı tıklatmayı bile unutup paldır küldür daldım içeri. Doktor ise içinde bulunduğum durum sebebiyle olsa gerek yaptığım terbiyesizliği hoşgörüyle karşıladı ve

''Gel bakalım Alya kızım. Sonuçlar çıktı galiba'' dedi gülümseyerek. Adamda yılların tecrübesi var belli ki...

''Evet efendim'' deyip utanarak doktora uzattım kağıtları. Bana asırlar gibi gelen, oysa ki gerçekte sadece beş dakikacık olan bir zaman diliminde hiç bir şey söylemeden inceledi kağıtları. Daha sonra gözlüğünü düzeltti ve yüzüme bakıp tekrar gülümsedi. Şuan da yaptığı bütün hareketler bana ağır çekimde yapılıyormuş hissi veriyordu.

''Evet doktor bey?'' Dedim buram buram merak kokan ses tonumla.

''Sakin ol kızım. Rahatlayabilirsin. Başına her ne geldiyse sonuca ulaşılamamış belli ki. Yani hala bakiresin'' dediğinde doktora sarılmamak için zor tuttum kendimi. Karşımda yılların doktoru olmasına rağmen acayip bir sempati beslemiştim şuan da bu adama. Sanki karşımda doktor değil Hulusi Kentmen var!

İçim içime sığmaz bir vaziyette odadan çıktığımda Gülay'ın kapının önünde beni beklediğini gördüm. Daha fazla dayanamayıp boynuna atladığımda o da aynı rahatlık hissiyle bana sarıldı. Kulağıma

''Biliyordum'' diye fısıldadı. Gülay'ın kollarından usul usul sıyrılıp gözletinin içine baktım. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyordum. Verdiğim cevaptan olsa gerek aynı gülümseme Gülay'ın da gözlerinde oluşmuştu.

''Evet Gülay'cım. Sanırım senin eşsiz intikam planlarını yeniden devreye sokmanın zamanı geldi!''

Şah-Mat (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now