BÖLÜM -45- ''Acaba...''

4.3K 241 36
                                    

Her ne kadar Gülay'a uyuyup dinlenmek istediğimi söylesemde, bu dileğimi gerçekleştiremedim. Yaşadığım şok yavaş yavaş geçiyordu ve ben durumun ciddiyetini kavramaya başlamıştım. Bu ise saatlerce ağlamama sebep oluyordu.

Bu kadar güçsüz olmaktan nefret ediyorum. Bana yapılan yanlışların karşılığını veremiyorum. Aldığım bir darbe karşısında yapabildiğim tek şey göz pınarlarım kuruyana kadar ağlamak oluyor. Oysa ki Gülay olsa , karşısındakini pişman etmeden, 'ben ettim sen etme' diye yalvartmadan bırakmaz. Onun o dik duruşunun zerresi yok bende. Keşke olsaydı...

Yatakta debelenmenin faydasız olduğunu anladığımda yataktan kalktım. Zaten uyuyamamıştım ve sürekli ağlamak, beni dinlendirmek yerine daha da halsiz düşürmüştü.

İlk önce salona gittim ama Gülay'ı göremedim. Mutfaktan gelen sesleri duyunca Gülay'ın orada olduğunu anladım. Halsizliğimden ve yorgunluğumdan kaynaklanan tükenmişlik duygusu ile mutfağa gittim. Güzel bir sofra hazırlamıştı. Beni görünce gülümsedi ve

''Uyandın mı ablacım. Bende şimdi seni kaldıracaktım'' dedi. Yüzünde oluşan yalancı gülümsemenin aslında bir maske olduğunu anlamıştım. Merakını ve endişesini gizlemek için kullandığı bir maske...

Onun bu yersiz çabası karşısında bende gülümsedim. Ama içten değildi, dudaklarımda acı tat bırakan türden bir gülümsemeydi bu. İkimizde bunu fark ettiğimizde maskelerimizi çıkardık. Yavaş adımlarla masaya gidip oturdum. Gülay'ın hazırlamış olduğu sofraya göz gezdirdiğimde gerçekten bir hayli emek harcadığını anladım.

Canım yemek yemek istemiyordu. Ama bu durumda Gülay'ın emeğine saygısızlık edeceğimi düşündüğüm için zoraki bir kaç lokma aldım. Gülay da benimle aynı durumdaydı. Aslında içini kemiren bir kurt olmasına rağmen konuyu açmak istemiyordu. İlk adımı benden bekliyordu. Aramızdaki ölümcül sessizliği bozdum ve

''Merak ediyorsun değil mi?'' Diye sordum.

''Evet abla merak ediyorum ama seni de üzmek istemiyorum'' diye cevap verdi en anlayışlı ses tonuyla. Bunu ona yaşatmaya hakkım yoktu. Ben de onun yerinde olsam , en az onun kadar endişelenirdim. Neler hissettiğini anlayabiliyordum. Ama anlattığım zaman da çok üzülecekti. Yine de yanımda birilerinin varlığını hissetmek için anlatmak istiyordum. Bu kişinin Erkan olamayacağı aşikardı. Gülay'ın da her zaman iyi bir sırdaş olduğunu göz önünde bulundurursak , ondan daha iyi bir seçenek olamazdı.

''Peki anlatacağım. Gel içeri gidip oturalım'' dedim. Bir şey söylemeden ayağa kalktı ve bende onunla beraber kalktım. Salona geçip karşılıklı oturduğumuzda derin bir nefes aldım ve söze başladım.

''Gülay bunları anlatmak benim için çok zor. Nasıl anlatacağımı, nereden başlayacağımı bile bilmiyorum inanki. Ama...''

''Evet abla?'' derken elimi tuttu destek verircesine.

''... ama anlatmak zorundayım. Bunu bilmeye hakkın var. Gülay...''

''Anlat ablacım. Seni dinliyorum''
''... Gülay, Ferit bana tecavüz etti'' dedim nihayet zar zor çıkan sesimle. Göz yaşlarım bana ihanet etmiş ve izinsizce süzülmeye başlamışlardı yine yanaklarımdan. Gülay'ın vereceği tepkiden korkuyordum. Ama uzun süre ses çıkarmayınca ürkek bakışlarımı yüzüne çevirdim. Şaşkınlıktan koca koca açılan gözleriyle bana bakıyordu. Donup kalmıştı sanki, hareket dahi etmiyordı. Bir süre sonra kendine geldi ve

''Nasıl oldu?'' Diye sordu fısıltı gibi çıkan sesiyle. Tekrar derin bir nefes aldım ve

''O gün hırkamı almaya gittiğimde Ezgi'yi gördüm. Ama üzerinde durmadım ve hırkamı alıp size doğru gelmeye başladım. Aslında bir hayli de yaklaşmıştım ki birisi ağzıma bir şey tıkayıp bayılttı beni... Sonrasından haberim yok. Uyandığımda çırılçıplaktım ve yanımda Ferit yatıyordu'' diye bir nefeste anlattım her şeyi. Bu sözlerim üzerine uzun süre düşündü Gülay ve

''Yani o iş olurken senin bilincin açık değil miydi?'' Diye sordu.

''Hayır değildi'' dedim.

''O halde Ferit'in sana gerçekten tecavüz ettiğinden nasıl bu kadar emin oluyorsun?'' Dediğinde bu sefer şaşırma sırası bendeydi.

''Nasıl yani Gülay anlamadım? Bana sevişirken Ezgi'nin fotoğraflarımızı çektiğini ve Erkan'dan hemen ayrılmazsam fotoğrafları herkese dağıtacağını söyledi'' dedim şaşkınlığımı üzerimden atamadan.

''Tamam ama bunların hiç biri olurken sen kendinde değildin öyle mi?'' Diye sordu.

''Evet'' dediğimde

''Peki bunların oyun olabilme ihtimalini düşündün mü hiç?'' Dedi. Bu kız gerçekten çok zeki. Gülay da ki aklın yarısı bile yok bende. Bu ihtimal benim hiç aklıma bile gelmemişti. O an ki paniğinde etkisiyle beraber hiç sorgulamamıştım ve koşulsuz şartsız inanmıştım. Ama şuan da içimde küçücükte olsa bir umut oluşmuştu. Belkide hala bakireydim. O pislik benim ilkim olmamıştı belki de.

''Haklı olabilirsin ama bundan nasıl emin olabiliriz ki. Ya doğruysa?'' Diye sordum içimdeki umut yerini yeniden korkuya bırakırken.

''Aman abla tek derdimiz o olsun. Gideriz hastaneye öğreniriz hala bakire misin değil misin '' diye cevap verdi. Haklıydı başka ne diyebilirdim ki. Hayatımda Gülay olmasa ne yapardım bilmiyorum.

''Peki ya gerçekse?'' Dedim sesimin titremesine engel olamayarak.

''O zamanda fotoğrafları almanın bir yolunu bulacağız abla. Bilmiyorum emin değilim. Ben sadece bir olasılıktan bahsediyorum. Ama sen kendini en kötü seçeneğe de hazırla. Çünkü o iki sıçanın bunu yapabilecek kapasiteye sahip olduğunu biliyoruz'' dedi. Anlıyordum gereksiz yere ümitlenmemi istemiyordu. Sonrasında yaşayacağım hayal kırıklığından korkuyordu. Ama sabahtan beri hissettiğim duygu karmaşasını bir bilse... Bu kadarcık umut bile benim için dünyaları bağışlamak demekti şuan da...

''Anlıyorum canım. O halde yarın ilk iş gidip öğrenelim olur mu?'' Dedim sabırsızca.

''Tamam abla ama bu süre içinde Erkan abi ne olacak?'' Diye sorduğunda içimdeki heyecanım yerle bir oldu.

''Bilmiyorum Gülay. Ona şuan için bir şey anlatamam. Eğer gerçekten o pislik bana tecavüz ettiyse Erkan'ın yüzüne nasıl bakarım'' dedim. Tekrar elimi tuttu ve

''Peki ablacım. Sen nasıl istersen.'' Dedi. İşte benim kardeşim. Her halimle beni kabul edip destek olan sayılı insanlardan.

Az önce ki umutsuzluğum şimdi yerini minik bir şüpheye bırakmıştı. Şöyle bir düşünüyorumda acaba diyorum, acaba...

Şah-Mat (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now