BÖLÜM -6- ''Oğlum bak git!''

11.9K 516 52
                                    

(Mutimedya da Alya var arkadaşlar. Keyifli okumalar...)

Ferit hocanın beni aradığına mı şaşırsam, numaramı nereden bulduğunu bilmediğime mi yansam, yoksa telefonun pat diye yüzüme kapanmasına mı kızsam bilemedim. Nasıl bir psikolojide olduğumu çözen varsa bana da anlatsın. Bütün duygular iç içe...

Kızlar merakla bana baksalarda içimden açıklama yapmak gelmedi. Yanlış numara deyip geçiştirdim. Ve o gece sohbetin geri kalanına pek katıldığım söylenemezdi. Bütün duygu karmaşasını bir kenara bıraktığımda ise geriye kalan en baskın his meraktı. Yani her şey iyi hoşta Ferit hoca beni durup dururken neden arasın ki? Üstelik bir şey de söylemedi. ''Ben Ferit'' dedi ve ben şaşkınlığımı üzerimden dahi atamadan kapattı telefonu...

Ne kadar düşünürsem düşüneyim kafamdaki soru işaretlerime bir cevap bulamayacağımı anladığımdaysa uyumaya karar verdim. Ama yarın okula gider gitmez Ferit hocanın yanına gidecek ve sorularıma cevap alacaktım. Ve gözlerim yavaş yavaş kapanmadan önce son hatırladığım ise yine o sonsuz mavilikteki gözlerdi...

Sabah kalkar kalkmaz ilk iş yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Ve üzerime elime geçen sıradan bir siyah pantolon ile dantel modelli lacivert bir kazak geçirip hemen odadan çıktım. Süslenecek zamanım yoktu ,bir an önce okula gidip dersten önce hocayı bulmalıydım. Hoş zamanım olsa ne fark edecek, zaten hiç bir zaman saatlerce süslenip hazırlanan kızlardan olmamıştım.

Okula gider gitmez önceden de karar verdiğim gibi Ferit hocayı aradım. Fakat kampüste , kantinde ve sınıfta bulamayınca bir de odasına bakmak istedim. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde onu masa başında otururken buldum. Dudaklarında yine o alaycı gülümseme vardı.

''Hocam günaydın'' dedim kararsız bir sesle. Çünkü onu görünce yine elim ayağım birbirine girmiş ve acaba gelmesemiydim diye düşünmeye başlamıştım. Neticede bu onunla ilk başbaşa kalışımızdı. Tamam teknik olarak daha önce kampüste bankta otururkende yalnızdık ama ne de olsa etrafta başka öğrencilerde vardı.

'Off ne diyorsun yine Alya. Nerelere gidiyor aklın. Başbaşa kalmaya gelmedin buraya hesap sormaya geldin!' Diye uyarıda bulundu iç sesim. Ve ben ilk defa kendisine hak verdim . Kendimi toparlayıp ağzımı açtığım sırada ;

''Bende seni bekliyordum Alya'' dedi kendinden emin tavrıyla.

Yapmayın hocam daha yeni toparlamıştım kendimi. Tekrar tekrar şaşırtmak zorunda mısınız ? Üstelik benim bütün heyecanıma karşılık onun kendinden emin tavırlarıda cabası!

''Öyle mi hocam, neden peki ?''

''6. His diyelim. Ya da bir öngörü '' dedi yine o sinir bozucu sırıtışıyla.

''Sadece öngörüden fazlası olduğunu düşünüyorum'' dedim doğrudan gözlerinin içine bakarak. Allahım sana geliyorum!!

''Peki sana bunu düşündüren nedir küçük hanım?''

''Hocam laf kalabalığını bırakalım artık. Dün beni neden aradınız ?''

''Sesini duymak istedim diyelim'' dediğinde nefesim kesilecek sandım. Ama tavrımı bozmamak için büyük gayret göstermem gerekti ne yalan söyleyeyim...

''Hadi bu söylediğinizi kabul ettim varsayalım. Peki neden o zaman hiç konuşmadan tekrar kapattınız ?''

''Sesini duymak istedim dedim Alya. Muhabbet etmek değil'' ve yine o sırıtış . Allah'ım bir insanın nasıl bakışları bu kadar can alıcıyken gülüşü bu kadar sinir bozucu olabilir ki. Bu nasıl bir çelişkidir? Ama bir dakika ya. O benimle dalga mı geçiyor, işte şimdi kızdım!

''Hadi bunada eyvallah dedim. Peki telefon numaramı nerden aldınız?''sesimin tonu beklediğimden biraz daha sert çıkmıştı farkındayım. Ama olsun
gerçekten hakketti. Ne bu umursamaz tavırlar falan!

''Dün sen gittikten sonra Ezgi'yi gördüm. Sana bir ödev vermem gerektiğini söyledim ve ondan telefon numaranı aldım'' dedi ve ellerini masaya dayayarak ayağa kalktı.

Bana doğru ağır adımlarla yaklaştıkça bende aynı adımlarla geri gidiyordum. En sonunda sırtım kapıya dayanacak kadar geri gittiğimde bir adımda aramızdaki mesafeyi kapattı ve beni kollarıyla kapı arasına hapsetti.

Hadi ama fazla yakındık, cidden bunu farketmemiş olamazdı değil mi? Üstelik bana bu kadar yakınken nasıl mantıklı düşünmemi bekler? Allah'ım ter de bastı. Burası fazla mı sıcak! Klima yok mu klima !

Ben bu kadar yakınlıkla bile düşünme yetimi kaybetmiş durumdayken kafasını yüzüme doğru eğdi. Yo yo yo hayır! Beni şuan öpmeyecek değil mi? Oğlum bak git!! Ben Karadeniz kızıyım, yumruğu basarım Allahıma kitabıma!

Gerçekten de dudakları dudaklarıma çok az bir mesafe kala durdu. Şuan da beynime oksijen gittiğinden bile şüpheliyim.

''Sen beni sorguya mı çekiyorsun yoksa bana mı öyle geliyor küçük hanım?''

Nefesini yüzümde hissettim. Resmen his-set-tim! Yüzümün ne renk olduğunu dahi bilmiyorum şuan. Ama hiç iyi bir renk olmadığınında farkındayım. Hadi ama kendimi bilmez miyim ben!

Artık dizlerimin beni taşımayacağından endişelenmeye başlamıştım ki geri çekildi.

''Soracak başka bir sorun yoksa çıkabilirsin'' demesiyle arkamı dönüp çıkmam bir oldu. Resmen kaçmıştım. Kendimi direk okulun bahçesine attım. Biraz temiz havaya ihtiyacım vardı. Allah aşkına az önce ne olmuştu öyle. Kalbim yavaş yavaş normal ritmine dönüpte aklım başıma gelmeye başladığında farkına vardım.

Ben oraya hesap sormaya gitmiştim. Laf yemeye değil. Aferin Alya, alkış benim kızıma! Cidden aferin!!

Şah-Mat (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now