『Adı, Kanima』

90 10 9
                                    

---

İyi okumalar 😘

---

Şuan Hale evinin yemek masasında çok garip bir ortam vardı. Uykumdan uyanır uyanmaz dışarı kaçmamın üstünden on beş dakika kadar bir süre geçti. Olaydan sonra kimse tek kelime etmedi, şuan da herkes sessizce yemeğini yiyor ve arada üstümde garip bakışlar hissediyordum.

Ben daha çok tabağımda ki yemeklerle oynuyorum ama Derek Hale gayet rahat sanki hiç bir şey olmamış gibi, bir oradan bir buradan kollarıyla masayı kuşatarak yemeklere saldırıyor.

Sanırım yemekleri de o yapmıştı.

Daha fazla bu garip ortam da bulunamazdım, bende yavaşça ayağa kalktım ve tabağı masadan alarak mutfağa götürdüm. İsaac hareketlerimi takip ediyordu, Erica da yavaşça lokmasını yuttu.

Geri yemek masasının olduğu ortama döndüm ve elimle kapıyı göstererek konuşmaya başladım. "Ben artık gitsem iyi olacak her şey için teşekkürler ve elinize sağlık." Erica sert bir şekilde çatalı tabağına vurdu ve gözlerini bana çevirdi.

"Hiç bir şey yemedin Stiles." Erica'nın lafını devam ettirerek İsaac konuştu.

"O haklı ağızına bir lokma bile sürmedin." Gözlerimi ikisinin üstün de gezdirerek üzgün bakışlar attım.

Derek sanki hiç umursamıyormuş gibi yemeğini yemeye devam ediyordu.

"Üzgünüm çocuklar daha sonra telafi ederiz, görüşürüz." Arkamı döndüm ve evin çıkış kapısına yöneldim, birden masaya ağır bir elin vurma sesi geldiğin de tabak ve çanakların tıngırdama sesi evin sessizliği içinde kayboldu.

Yerimde döndüm ve yavaşça kafamı arkaya çevirdim.

İsaac tam sandalyeden kalkacakken yerinde donmuştu, Erica da başını Derek'e doğru çevirdi. Suratların da korkmuş bir ifade vardı, Derek konuşmaya başladığında bir kaç adım kapıya doğru geriledim.

"Otur yerine İsaac! Gitmek isteyenleri zorla tutamayız." İsaac yerine sindiğinde kaşlarım çatıldı.

Ona garip garip bakmayı kesip evin çıkışına yöneldim, ondan önce İsaac seni ararım işareti yapmayı ihmal etmedi.
Numaramı nereden bulacağını bilmiyordum ama benim için sıkıntı değildi.

İstediği zaman arayabilir ya da mesaj gönderebilirdi.

Evden çıktığım an boğucu havadan kurtulduğum için derin bir nefes aldım.
Jeep'ime ilerleyip tam kapısını açacakken son bir kez Hale evine baktım sonra omuz silktim ve aracıma bindim. Jeep'i çalıştırdım ve geri geri giderek ormanlık alandan çıktım.

Cebimden telefonumu çıkardım ve herhangi bir mesaj gelmiş mi? Diye kotrol ettim. Babam'dan iki mesaj ve Scott'tan dört cevapsız çağrı vardı.

Telefon sessizde olduğundan duymamışım, Scott'ın evine doğru rotamı çevirdim. Radyo'dan raskele müzikler dinleyerek ilerlerken birden bir müzik çalmaya başladı ve ara yerlerin de 'woof woof' diyordu. Kafamı nereye çevirsem orada bir kurt ya da köpek olmak zorundaydı, kendi kendime gülerek yola devam ettim.

Scott'ın evine yaklaştığım da arabayı evin önüne park ettim çünkü garaj yolunda Melissa'nın aracı duruyordu. İşten döndüğünü varsayarak arabamdan indim. Scott'tan habersiz yaptırdığım yedek anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. İçeriden Melissa bağırdığın da gülümsemem büyüdü.

"Scott?" Duvarın köşesinden dönerek beni gördüğün de kollarımı açtım.

"Stiles!" Kendi adımı ona bakarak söylediğim de bana hafifçe tebessüm etti ve elini 'gel buraya' manasın da salladı. Yanına yaklaştığım da beni kendine çekti ve kollarını bana doladı, karşılıklı olarak bende ona kollarımı doladım. O sırada evin kapısı tekrar açıldı ve arkadan Scott'ın sesi duyuldu.

Yaşanmışlıklar/SterekWhere stories live. Discover now