iv

14 3 16
                                    

"O uyanık"

Bu sözleri duyunca Chanyeol beyninden vurulmuşa dönmüştü.

Sanki bir ömür bekliyorlar gibiydi ama yalnızca bir hafta geçmişti.

Minseok'la arabaya binmeden önce kahvesini makinede unutup Junmyeon'u iterek geçtiğini hatırlamıyordu. Bilinçsizce hareket ediyor gibiydi.

Dün gece uzun zamandır ilk kez 8 saat boyunca deliksiz uyumayı başarabilmişti ama şimdi beyninin içi yeniden savaş alanına dönmüştü. Hastaneye yaklaştıkça Chanyeol deli gibi kasılıyor ve geriliyordu.

Personelle yaptığı konuşmadan, deli gibi bağırmasından ve Jumyeon'un da araya girmesinden bu yana, Chanyeol en azından Chae'nin bulunduğu koridorun, tam bir düzen içinde olduğunu görmekten memnundu. Dedikoducu işe yaramaz hemşireler yoktu, onun yerine mutlak sessizlik ve hızlı hareket eden hemşireler vardı ve hepsinin Chanyeol'den ödü kopuyordu. Koridorda yürürken kimse onunla göz göze gelmeye cesaret edemiyor yanından hızlıca yürüyüp geçiyorlardı.

Minseok, Chanyeol'ün konuşma havasında olmadığını bildiği için sessizdi.

Chanyeol'un şuanda düşündüğü tek şey masum kadının gözlerinde yeniden aynı korku ve çaresizliği görmekti.

"Derin nefes al, koca adam iyi görünmüyorsun."
Ortağı kapıya yaklaştıklarında konuşma ihtiyacı hissetmişti; kapının önünde iki polis memuru duruyordu. Chanyeol kapıyı açmadan önce gözleri kapalı, duyguları -aynı anda yaşadığı öfke, korku ve endişeyi- dengelemeye çalışıyordu. Memur Oh, onlar içeri girerken duvarın önünde nöbet tutuyordu. Küçük savaşçıları sıkı gözetim altındaydı.

Dr. Manoban hastane yatağının kenarına yakın bir sandalyede oturuyordu, elinde kalem ve not defteri vardı. Psikoloğun gözleri dedektiflere takıldı, sorgularcasına onlara bakıyordu. Chanyeol değerlendirmesinin tamamlanmadığını tahmin etti, Bayan Park'la ondan veya Minseok'tan önce konuşan ilk kişi olmayı talep etmişti ama bu onların mümkün olan en kısa sürede gelmelerini engellemedi. Chanyeol, Sehun'un yanına geçip yoldan çekilmeden önce ona kısaca başını salladı.

Henüz onlara doğru dönmemesine şaşırmıştı, çoğunlukla altın rengi saçlarının yalnızca yanı ve arkası görünüyordu. Doktorlar, hemşireler, gardiyanlar ve Dr. Manoban odasına girip çıkıyorlardı, kalabalığa alışmış olmalı, içeri girdiklerinde bakma zahmetine bile girmemişti. Bir zamanlar başının etrafında olan bandaj çıkarılmıştı. ama kollarını kapatanlar hala duruyordu. Elleri iki yanında kenetli, solunum cihazından bağımsız olarak dik oturuyordu ve battaniyeyi avuçlarının içine sıkıştırıyordu. Adam boğazındaki bina büyüklüğündeki yumrusunu yuttu, kadının hâlâ gergin olduğu açıkça görülüyordu.

"Şimdilik doktora sana anksiyete önleyici bir ilaç yazmasını söyleyeceğim. Seanslarımız için haftada üç gün geleceğim ama daha fazlasına ihtiyacın olduğunu hissedersen lütfen çekinmeden bana haber ver."
Dr. Manoban'ın sesi daha yumuşak, hassas ve rahatlatıcıydı. Onlar uzaklaşırken Chanyeol bile biraz daha rahatlamıştı. "Gitmeden önce bana bir sorunuz var mı?"

"B-benim bir arkadaşım var. Kim Jisoo. Onu benim için bulabilir misin? Ona burada olduğumu söyle?"

Chanyeol'ün göğsü kasıldı. Sesi çok cılızdı, neredeyse bir aydır konuşmadığından ve boğazında duran plastikten dolayı olmalıydı. Cümlesinin sonlarına doğru sesi kırıldı, ardından bir burun çekme sesi geldi. Ama her şeye rağmen tatlıydı.

Gözleri kapandı, acısı odaya sızıyordu. Bu şehirde tamamen yalnız olmadığını duymak Chanyeol'u biraz olsun rahatlatmıştı.

Dr. Manoban gülümsedi ve kurbanın cılız elini güven verici bir şekilde tuttu. "Elbette."
Duvara doğru uzanan iki adama bakarak gülümsedi. "Dedektifler, bunu yapabilir misiniz?"

Red Lip Killer Where stories live. Discover now