Peki sen kimler için kendini feda ediyorsun?

120 14 7
                                    

Gözlerini açtığında hava hala aydınlanmamış ay bile nazlı bir gelin gibi bir görünüp bir kayboluyordu. Üzerindeki pikeye sıkı sıkıya sarıldı. Gözlerini sıkı sıkıya yumdu fakat zihni çoktan uyanmıştı. Bu gecede diğer gecelerinden farksız değildi. Savaş gittiğinden beri huzur neydi, nasıl bir şeydi hatırlayamıyordu. Yaraları içten içe kanarken gecenin karanlığına sığındı. Nasıl iyi olunur nasıl unutulurdu yaşadıkları. Gözlerini açıp bulunduğu yerin soğukluğunu şahit olmak istemiyordu. Uyumak çözüm müydü ondan da emin değildi. Belkide tek çare bir daha gözlerini hiç açmamak, bu dünyada hiç nefes almamak tek çareydi. Aklı ölümü çare sanarken kalbi Savaş'ın emanetine sahip çıkamamanın verdiği acıya katlanmak zorunda kalıyordu. Kendinden vazgeçtiği için oğluna ihanet ettiğine  inanıyordu. Tek bildiği bir gerçek vardı. Oda gördüğü zulüm karşısında oğlu elini kolunu bağlıyordu. 

Gözü istemsizce yatakta yatan adama kaydı. Allah'ın belası diye iç geçirdi. Yattığı yerden dışarı çıkan ayaklarını pikenin altına çekti. Tek sığınağı geceye ruhunu emanet etti ve tekrar gözlerini yumdu.

Genç kadın için uyurken zaman su misali akıp giderken gündüzleri dakikalar geçmek bilmiyordu. Belkide senelerdir geceden sabaha kadar kesintisiz uykuyu hiç tatmadığı için hep yorgun hep uykuluydu. Oğlunun ağlama sesi dışında birinin varlığıyla gözlerini açmayalı da uzun zaman olmuştu. Banyodan gelen sesle  irkildi. Gece bir ara uyanmıştı ne zaman tekrar uykuya daldığının farkında değildi. Onun kalktığını dahi duymamıştı. Güne o uğursuz suratını görerek başlamamak için uyuyor numarasına devam ettiğinde banyonun kapısının açıldığını duydu. 

Ayak sesleri kulağının dibine kadar geldiğinde "Hey uyan artık." diyen sesi duydu. Tahminen giyinme odasına girdiğinde ise "Sana söylüyorum kalk." diyen sözlerini yok saymak artık imkansızdı. Ne kadar duymamazlıktan gelirse numara yaptığı ortaya çıkacaktı. O giyinme odasına iken Beyza da doğruldu ve halının üzerine yaptığı yatağın içinde oturur pozisyonu aldı. 

Gözleri camın dışındaki ağaca kaydı. Dalları bir sağa bir sola sallanıyordu. Görünüşte dalları özgürlüğünün tadını çıkarıyordu. Oysa onu mahkum eden köklerini sıkı sıkıya tutan toprakla gardiyanım dediği adam arasında hiçbir fark görmüyordu. Düşünmediği o toprak sayesinde ağacın bugün boy verip yeşerdiğiydi. Kaderi bunu zamanla anlamasını sağladığında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. 

"Orda oturmayı düşünüyorsan fikrini değiştirirsen iyi edersin. Birazdan kahvaltıya inmemiz gerekiyor."

"Ben aç değilim."

"Bir kerede beni zıvanadan çıkarmadan dediğimi yap." 

"Karşındaki insanın düşüncelerine saygı duyduğun gün eminim sana saygı duyulmasınında  nasıl bir şey olduğunu öğrenirsin." 

"Uzatma da kalk." Dedi ve ayağına takılan örtüyü iterek kendince yol açtığında Beyza'nın düşünceleri istemsizce dün geceye gitti . Onunla aynı masada  gergin olması çok doğaldı. Tek bildiği bunu yapmak zorunda olduğuydu celladı başka bir şans bırakmamıştı. Gözleri dolduğunda ağlamamak için kendini tutması gerekiyordu maalesef bunada gücü yoktu. Sanki yaşadıkları yetmez gibi yemek boyunca yaşlı kadının sorgulayan ve gizliden gizliye eleştiren bakışları altında kalmıştı. Oktay'la karşılıklı oturup başını her kaldırdığında onu görmek eziyetlerin en büyüğüydü. Bir ara eli masanın üzerindeki bıçağa gittiğinde kalbinin deli gibi atmaya başladığını hatırladı. Kör bıçakla dev gibi adamdan kurtulmaya çalışma fikri şimdi gülünç ve aptalca geliyordu. Yutkundu ve aklından geçenleri kenara kaydetti. Elbet bir gün ondan kurtulmanın yolunu bulacaktı. Belki oğluyla birlikte yepyeni bir hayata adım atamayacaktı. Ama annesi ona çok güzel bakacaktı. Bunun için kendine söz verdi, doğru zamanı bekleyecekti başka şansı yoktu.

EN ÇOK KİM YANDI?  2 (Acı Aşk.)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant