Hayır sana deli yeleği giydireceğim.

174 16 0
                                    

Oktay,ın uğruna canlar yaktığı çocuğun adını sormak aklına gelmemişti. Babasının adını taşıyor olması ister istemez garibine gitti. Zaman ilerledikce sorgulaması gerekecek bir durum olmadığına zekice düşünülmüş, bir plan olduğuna kendini inandırdı. 

Kadının güzelliği ve gizlediği zekasıyla  insanları parmağında oynattığını öğrendiğinden beri hiçbir şeye şaşıramıyordu. Savasta güzelliğine ve zekasına kapılmamış mıydı. Aşk insanların gözünü kör ettiği kadar mantıklarını da sağır ediyordu. O hataya bizzat yıllar önce kendi de düşmüş hala da çıkmakta zorlanıyordu. 

Aşka kapılarını kapatmış, fakat bu gün evli bir adamdı. Hemde Allah biliyor tam bir düzenbazla. Hayatı anlamakta artık güçlük çekiyordu. Yaptığı tam bir aptallıktı ama başka çıkar yolda bulamamıştı. Kararlıydı artık zalimden daha zalim olacaktı. Şu saatten sonra duygular değil çıkarlar konuşacaktı ve sevdiği insanların çıkarlarını korumak birinci görevi olacaktı. Hata yapmak gibi bir şansı yoktu. O zalimse dahada zalim olacak kimin patron olduğunu öğretecekti. 

Evlenmek üzere olduğunu duyduğunda Savaşa olan sevgisine şüpheyle bakmıştı. O masada Tunç'la ikisini bir arada gördüğünde ise her şeyin en başından bir düzmece olduğuna emin oldu. Emin olduğu bir şey varsa oda Savaş'ın kemiklerini sızlatanın bir tek kendisi olmadığıydı.  

Hiçbir zaman kolay biri olmadı. Hayatın kendisine öğrettiği en büyük ders ise ne kadar zayıf görünürsen o kadar yaralanacağındı. Etrafındaki insanlar kendisine kötü diyordu. Kalpsiz diyordu. İnsanların duygularıyla oynayan bu kadının yaptıklarını duysalar nasıl tepki verirlerdi Allah bilir. Her gördüğünde tiksinerek bakmaktan kendine engel olamıyordu. 

Yaşadıklarını mukayesesini yaparken güneş gökyüzüne vedaya hazırlanırken temiz havayı içine çekti. Bahçede kuş sesleri eşliğinde yürümeyi hep sevmişti. Etrafına bakındı. Yeşillikler arasında kendini birtek burada huzurlu hissediyordu. Kuş sesleri eşliğinde diye düşünürken gözü ister istemez üst kata kaydı. Yeni bir sinir krizi daha yaşadığını gördüğünde kendini tutmakta zorlanıyordu. Dişlerini sıktı yumrukları her an birinin üzerinde kullanacak gibi hazır hale getirdi. Sabırda bir yere kadardı. Ölümü nerdeyse elinden olacaktı.  Aynı çatı altında olduğu için öfkesini dizginleyemiyor, elinden bir kaza çıkmasından korkuyordu. 

Telefonu çaldı ve arayanı gördüğünde derin bir nefes aldı. Zaten yeterince sorunu yokmuş gibi Melis yine sorularıyla kafasını şişirecekti. Kadınlar bu dünyaya dertten başka birşey vermiyordu. Düşünmeden meşgule attı. 

Günde otuz defa arayan sekreteride buna dahildi. Yukardan çığlıklar kesilmiş şimdi de ağlama krizi başlamıştı. Sessizlik istiyordu ama bu belayı başına kendi sarmıştı. Şikayet etmesi için artık çok geçti. Birazda nefes almaya ihtiyacı vardı. İşlerin birikmesini fırsat bilip biraz uzaklaşmanın kendisine iyi geleceğine emin oldu. Gidip bütün kargaşayı halletmesi   annesine de evlendiğini söylemesi gerekiyordu. Ortalık fena karışacak kim olduğunu öğrendiğinde ise kıyamet kopacaktı.

Yarın erkenden gitme kararıyla içeri adım atmıştı ki bir şeyin kırıldığını duydu. Murat'ı yanına çağırıp "Arabayı hazırlat İstanbul'a gidiyorum." dedi.

"Peki efendim."  dediğinde genç adam bir an tereddüt etti. 

Yıllardır yanındaydı ve güvendiği sayılı insanlardan biriydi.  Oktay adamının aklından geçeni anladığında "Tek başıma." diyerek merakına son verdi. 

Murat için aldığı cevap yeterli olmamış olacak ki "Beyza hanım her geçen gün dahada kendini kaybediyor. Siz yokken kendine zarar verirse." diye aklından geçenleri dile getirdi. 

EN ÇOK KİM YANDI?  2 (Acı Aşk.)Where stories live. Discover now