14.Bölüm

226 14 0
                                    


Aut viam inveniam aut faciam

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aut viam inveniam aut faciam...
"Ya bir yol bulacağım, ya da bir yol yapacağım"

"...
İşte böyle Ceyhun." dedim. Ceyhun bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Araf'la aynı tepkileri vermesi çok komik gelmişti. Şaşkınlığını bir kenara bırakıp "Şimdi sen küçükken karıştırılmışsın. 3 abin, 1 ablan, 1 ikizin ve küçük bir erkek kardeşin var. Yanlış değil değil mi?" dedi. Kafamı evet anlamında aşağı yukarı salladım. Önündeki soğuk suyu alıp bir dikişte içti. "Dalya'm ben şimdi seni canım her istediğinde alıp bir yerlere gidemez miyim? Sen benim evimde kalamaz mısın? Ama Dalya, ben abim yokken zor dayanıyorken kız kardeşim olmadan nasıl daya-" "Sözünü balla kestim bebeğim ama öyle birşey olmayacak. Onlar yokken benim yanımda sen vardın. Şimdi beni kimse sizden ayıramaz." dedim. Araf ikimizi de kendine çekip sıkıca sarıldı. "Seviyorum sizi ya ben. Abisinin gülleri." dedi. Ceyhun'la ikimizde bir kahkaha attık. Kafede ki tüm gözler bizde döndü. Ama umrumda değil. Ayrıldıktan sonra garson yanımıza geldi. "Ne alırdınız efendim?" diye sordu. Ceyhun'la ikimizde kafamızı Araf'a çevirdik. Genelde ne içeceğimize o karar verirdi. Araf biraz düşündükten sonra "3 tane salep alabilir miyiz?" dedi. Garson elindeki küçük deftere birşeyler yazdı ve "Tabi efendim. Hemen getiriyorum." deyip gitti. Ceyhun Araf'a dönüp "Abi sen ne zaman döneceksin?" diye sordu. Araf hafif üzgün bir ses tonunda "Bu akşam saat 19.00 da uçağım var." dedi. Ceyhun'un gözleri doldu. Endişeli bir sesle "Ne zaman beni arasan çok korkuyorum. Sana birşey olacak diye. Niye bu mesleği seçtin diye sana kızmak istiyorum ama seçtiğin meslek çok gurur verici bir meslek. Bu yüzden birşey de diyemiyorum. Ama bir dahakine tatilde biz geleceğiz yanına. Askerlerle tanışalım bir ara." dedi. Hem çok üzülmüştü hem de konuyu dağıtmaya çalışıyordu. Gülüp Araf'a döndüm "Tabii ki geleceğiz." dedim. "Sonuçta sen bizim abimizsin." Araf'da bana uyarak güldü. Garson elinde siparişlerle yanımıza gelip "Afiyet olsun." diyerek gitti. Bizde saleplerimizi içip kalktık...

İlk durağımız 'lunapark' oldu. Çünkü ne zaman mutlu olsak buluşup lunaparka gelme konusunda birbirimize söz vermiştik. Araf asker olduğu için bu çok mümkün olmuyordu ama biz hâlâ Ceyhun'la buna devam ediyorduk. Nerdeyse lunaparkta bir buçuk iki saat vakit geçirdikten sonra gülerek oradan ayrıldık.

İkinci durağımız ise her zaman gittiğimiz 'Sevgi Tepesi' oldu. Buraya biz Sevgi Tepesi adını vermiştik. Araf'la tanıştıktan sonra bizi buraya getirmiş ve Ceyhun'un yaralarına pansuman yapmıştı. O günden sonra hep buraya geldik. Her zaman üçümüz olduk. Asla iki kişi veya tek kişi gitmedik. Belli bir süre sonra da buraya 'Sevgi Tepesi' adını verdik. Orada da iki saat vakit geçirdikten sonra saat 17.20 de hep beraber bizim eve geldik...

Kapının önünde

Zile basıp annemin kapıyı açmasını bekledim. Annem kapıyı açınca "Hoş geldiniz çocuklar. Gelin yemek haz-" derken Ceyhun'u görünce sustu. Bana bakıp "Kızım arkadaşın kim?" diye sordu. Gülümseyerek "En yakın arkadaşım. Kısacası kardeşim." dedim. Annem anlamasa da kafasını 'tamam' anlamında aşağı yukarı salladı. "Sonra anlatırım." dedim ve hep beraber içeri girdik. Masaya yaklaşınca herkes Ceyhun'a merakla bakıyordu. Ceyhun'da bu bakışlardan rahatsız olmuş bir şekilde Araf'ın kolunu tutuyordu. Anneme gülümsediğim gibi onlara da gülümseyerek "Ceyhun, kardeşim." dedim. Kuzey şaşkın bir ses tonuyla "Kardeşin mi?" diye sordu. Kafamı evet anlamında aşağı yukarı salladım ve "Evet, kardeşim." dedim. Alp yerinden kalkıp yanıma geldi. "Dalya abla, o senin kardeşin ya. Benimde abim mi oluyor?" diye sorup meraklı gözlerle bana bakmaya başladı. Eğilip onu kucağıma aldım. Bana merakla bakmaya devam ediyordu. Yanağından öpüp sorduğu soruya "Araf'da Ceyhun'da benim kardeşim. Eğer sen istersen senin de abin olabilirler." diye cevap verdim. Kafasını hevesle salladı ve kollarını Araf'a uzattı. Araf onu kucağına alıp Alp'in konuşmasını bekledi. Alp sonun yüzünde gülücükler açan bir şekilde "Bende ablam gibi kardeşin olabilir miyim?" diye sordu. Araf sırıtarak "Tabii ki kardeşim olabilirsin küçük adam." dedi. Alp bu sefer Ceyhun'a dönüp "Peki, peki senin kardeşin olabilir miyim?" diye sordu. Ceyhun'da gülümseyerek "Olabilirsin." diye cevap verdi. Alp gülerek ellerini çırpmaya başladı. Bizde onun bu haline güldük. Annem sonunda sinirle "Ya yemekler soğudu resmen. Hadisenize!" dedi. Hepimiz gülerek sofraya oturduk. İlginç bir şekilde abimler Araf ve Ceyhun'a çok ılımlı yaklaşmışlardı. Yakında çıkar kokusu.

Ay YüzlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin