4: Yeni Hayat, Yeni Ortam

89 11 35
                                    

"Geldik," dedi James, arabadan inerken. "Bu hayatı yaşamak zorunda değilsin, istediğin zaman geri dön. Linda ve ben seni karşılayacağız." Ace James'e sarıldı ve kulağına fısıldadı. "Her şey için teşekkür ederim James."
Gülümsedi ve birlikte kapıyı çaldılar. Kadın kapıyı açtı ve gördüğü manzara ile gülümsedi.

"Hoşgeldiniz." dedi, gözleri Ace'i inceliyordu. Beyaz tişört siyah eşofman ve siyah ceket giyiyordu. Linda düzgün şeyler önermişti ama Ace reddetmişti marka giyinmeyi.

"İçeri geçebilirsin," dedi şefkatle kadın. Ace içeri girdiğinde hoş kokularla doldu burnu. Demek bir anne sahibi olmak bu diye düşünüyordu. Kadın kapıda sessizce James ile konuşuyordu. "Onu size emanet ediyorum. Dikkat edin lütfen ona Bayan Baji."

Bayan Baji gülümsedi. Sıcacık gülümsemesi açıklıyordu çoğu şeyi. "Elbette Bay James. Emin ellerde."
Ace içeride koltuğa oturdu ve etrafı inceledi. Gayet güzel bir evdi burası. Mutfaktan gelen kokulara karşın söylenecek tek şey ise iyi bir hayat yaşayabilirdi.

Bayan Baji James'i uğurladıktan sonra Ace'in yanına geldi. "Keisuke! Ace geldi, odandan çık artık!"

Onlu yaşlarındaki çocuk koşarak girdi salona. Gözleri parlıyordu. "Ace sensin öyle değil mi?" dedi heyecanla. "Abimsin öyle değil mi?" Ace kafa salladı. "Harika, o zaman bana Amerika'yı anlatsana." Heyecanı gözlerinden okunuyordu. Bayan Baji, Keisuke'yi uyardı. "Keisuke!"

Ace içinden af diledi. "Affet beni kralım." dedi ağzını oynatarak. Gerçeği bilmeleri iyi olurdu.  Birbirlerini kandırma olmadan sevmeleri gerekirdi bir ailenin. İzana hep ona öyle demişti çünkü.

"Güzel bir yerdi." dedi aklındaki anılarla. On ay boyunca Aiden ve Ace tüm Los Angeles'ı turlamışlardı. Sadece Los Angeles'la kalmamış ve Las Vegas ve New York'u da gezmişlerdi.

Bayan Baji gülümsedi. "Akşam senle konuşalım lütfen Ace."

Baji heyecanla, "Seni bir yere götürmeliyim." diyerek Ace'in kolundan tuttu. Birlikte evden dışarı çıktılar.

"Annem ve ben biliyorduk. Ama kimsenin haberi olmayacak Ace. Emin olabilirsin." Keisuke sırıtıp sırıtıp duruyordu. Ace de gülümsedi. "Şimdi seni arkadaşım Mikey'in evine götürüyorum. Emma'yla da tanış. Onun da ismi yabancı. İstersen bana da Edward diyebilirsin."

Diğer elini cebine attı ve Keisuke'yi takip etti Ace. "Sen geleceksin diye annem göndermemişti ama sorun etmezsin öyle değil mi?" Hayır anlamında kafasını salladı Ace. Biraz daha yürüdüler. "Geldik." dedi Keisuke.

Sonunda sesler duyuluyordu. "Mikey!" Yine onlu yaşlarda duran bir oğlan ve kızla karşılaştılar. İki çocuk Ace ve Keisuke'ye baktılar. "O da kim?" diye sordu erkek.

"O benim abim Mikey." dedi Keisuke. "Üstelik Amerika'dan geldi ve ismi de yabancı."

Mikey yabancı bir varlık incelermiş gibi baktı ve sonra elini uzattı. "Ben Mikey." dedi. Ace Mikey'in elini sıktı ama ismini söylemedi. "Senin ismin ne?" Bundan rahatsız olmuş olacak ki belirtmişti. Keisuke araya girdi. "Mikey, o konuşmaz."

"Konuşmadan nasıl anlaşıyor ki." Kız ortamı bozmak ister gibi elini uzattı. "Emma Sano." Gülümseyen kızın elini hafifçe tutarak sıktı. Kolunu sıvadı ve bileğini gösterdi. "Ace mi?" Kafa salladı Ace. Emma gülümsedi. "Alışmakta zorlanabilirsin, hatta bu ikisi dalga geçebilir. Ama takma Ace abi."

O sırada Mikey somurtup laf ediyordu. "Neden konuşamaz ki?" Keisuke, Mikey'i itekledi. "Bunu sonra söylerim."

Mikey ve Keisuke konuşurken Büyükbaba Sano ortama giriş yaptı. "Sen kimsin?" diye sordu. Keisuke cevapladı. "O Ace, benim abim."

ı don't fucking care / tokyo revengersWhere stories live. Discover now