no.28

1 0 0
                                    

Işıklarda durdum. Hayatımın bir süreliğine kırmızı ışıkta takılmasına tanıklık ettim. Arabamın yanına içi yolcu dolu bir otobüs yanaştı. Bazı şeyleri nedensizce garipsemeye başladım. Bu benlik bir durum. Neyseki yeşil ışık beni bu travmadan kurtardı. Radyoyu açtım. Dışarıdan gelen seslere odaklanırsam kendi düşüncelerimden bir süreliğine de olsa kurtulurum diye düşündüm. Haberler bölümünü atlamaktaýım. Sadece müzik çalan bir frekans buldum. Bir yandan da yolculuğuma devam ediyorum. Havanın kafası biraz karışık. Benimde kafamın havadan bir arkı olduğu söylenemez. Sonunda kahvaltı yapabileceğim yere geldim. Arabamı güvenli bir yere bıraktım. İçeriye girdim.

- Hoşgeldiniz efendim.

- Hoş geldim efendim. Aç geldik efendim. Acil benimle ve midemle ilgilen efendim.

- Victor yok mu?

- Bilmiyorum, bugün midem ve ben varız.

- Siz içeriye geçin. Herhangi bir masaya oturun.

- Herhangi bir masaya mı? Boş olan Herhangi bir masaya mı?

- Anlamadım.

- Dinlemiyorsun ki anlayasın. Şimdi ben sana anlatacağım.

İçeriye girdim. Yemek yiyen bir çiftin masasına doğru yaklaştım.

- Kalkın hemen buradan. Ben burada kahvaltı yapacağım.

- Kör müsün be adam? Kocamla ben burada oturuyoruz.

- Siz de beni dinlemiyorsunuz. Garson. Garson. Garson.

Garson bana doğru hızlı adımlarla geldi.

- Bir sorun mu var efendim?

- Bir sorun var efendim. Şimdi sen bana dışarıda istediğin masaya geçebilirsin demedin mi? Dedin, bende sana sordun değil mi? Ben boş olan bir masaya geçeyim mi? diye sordum.

- Efendim ben sizin bunu rahat bir şekilde anlayacağını düşündüm.

- Sorun benim söylediklerini anlamam ya da anlamamam değil. Asıl sorun beni dinlememen.

- Kusura bakmayın. Size şu masaya alabilirim.

- Açlık insana her şeyi yaptırabiliyor. Neyse, ben şu masaya geçiyorum.

- Bende size kahvaltınızı getireyim.

Masadaki çiftten özür diledi garson. Benim adıma birinin açıklama yapması gerektiğini biliyordu. Bu açıklamayı yapacak kişi ben olmadığıma göre bu yükü garsonun sırtına alması gayet aşikar. Ben yerime gidip oturdum. Sigaramı yaktım. Etrafı izliyorum yorgun bir halde. Carroll ile görüşmem var. Sabahın köründe beni aramış, duymamışım. Masa kendini donatana kadar Carroll ile görüşmem gerekiyordu.

- Carroll, beni sabahın köründe nasıl arayabildin?

- Max, bugün görüşmemiz gerekiyor. Senin için elimi bazı taşların altına soktum. Sen bana saçma sorular soruyorsun. Nerdesin sen ?

- Kahvaltı yapmak için bir mekana geldim.

- Beni davet etme inceliğini neden göstermiyorsun.

- Ben ince bir adam değilim. Kimseye incelik göstermem.

- Sen ve şu saçma kuralların. Saçma söylemlerin. Senle sosyalistler arasında hiçbir fark göremiyorum.

- Sosyalistler ne alaka? Kahvaltımı yapınca yanına geleceğim.

- Sosyalistler mi ne alaka? Boş ver kardeşim. Sen kahvaltını yap.

- Eklemek istediğin bir şey yoksa telefonu kapatmak zorundayım.

YOKLUĞA ANESTEZİ Where stories live. Discover now