no.10

12 1 0
                                    

Kafamda dönen senaryoların içinden birini seçip bugün ne olacağı hakkında düşünmeye başladım. Kafamda paslanmış düşünceler üretmektense saçma sapan senaryolar üretmeyi tercih ediyorum. Gece yaklaşınca fikrim değişebilir. Arabada giderken arkadan hafif müzik dinlemek iyi geliyordu. Sözlerden birazını mırıldanır gibi oldum.

" Tanrım uzak diyardasın biliyorum.
Ne sen bana ne ben sana gelebilirim
Dünyayı yüksek bir tepeden izliyorum
İnsanlar karıncalar kadar küçük
Dünyanın altın kuralı
Her doğan yaşar ve ölür"

Galiba bir rap parçasıydı. Yabancıya katılmak durumundayım. Hayat bu kadar basit. Yaşayıp öleceksin. Ruhun soğumadan insanlar seni geride bırakacak. Birkaçı birkaç gün yasını tutacak. İyi anılar zihinlerde belirecek. Sonrası boşluk. Sonrasında yoksun. Otobüs artık seni taşımak istemiyor. Şoförün kim olduğu otobüsün umurunda değil. Tanrı istesen de istemesen de istifanı isteyecek. Geride bıraktığın birkaç kemik parçası. Kemik parçaları günü geldiğinde evreni terk edecek. Ruhun varsa yeni bir evrende belirecek. Ölümü heybenize aldıysanız yaşam izi taşıyan bütün eşyaları heybeden atmak gerekir. Birkaç yıl içinde geri dönüşeceğiz. Sadece bir atık olacağız. Şimdi sormayayım da ne zaman sorayım. Madem böyle olacak niye hayata bu kadar önemliymiş gibi bakıyoruz. Arabanın ne kadar hız yapabildiğini kontrol etmem gerekiyor. Uzun süredir araba kullanmadığım için bir heyecan var içimde. Ebeveynleri tarafından ödüllendirilen çocuklar gibiyim. O kadar mutlu olmayı isterdim. Sadece hafif bir benzerlikten söz edilebilir. Araba bayağı sınırları zorluyor. Neyse, biraz frene basıp sınırları aşmasına izin vermemeliyim. Zaten eski bir arkadaşın dediği yere geldim. En iyisi arabayı kapının önüne park edeyim. O sırada arkadan bir polisin geldiğini fark ettim. Jim rozetimi alman gerekiyordu. Neden almadın? Şimdi bende hakkım olmayan bir hakkı talep etmek zorundayım. Herkes biraz böyle değil midir? Biraz fırsat tanınsa yapmak istediği şeyleri değil yapamadıklarını yapmaya çalışır.

- Hey! Beyefendi arabanızı buraya park edemezsiniz.

Rozetimi cebimden yavaşça çıkardım. Benden mesleğe dönmemi istiyorlar. Bende öyle yapayım. Basit bir rol. Birçoğumuzun sevmediği ama yaşamak olduğu bir hayat var. Her zaman Hamlet'i oynayamazsın. Bazen bir figür olmak zorundasın. Her zaman Romeo olamazsın. Her zaman Juliet olamazsın. Bazı zamanlarda istemediğimiz rolleri oynamak zorunda kalırız. Bu bazen aralığı bu aralar bayağı sınır tanımayacak şekilde. Ne riyakarsın Ademoğlu. Her tarafınız maskelerle dolu.

- Bir soruşturma için buradayım. Araba benim değil. Bir vatandaştan ödünç aldım. Lütfen arabama kibar bir kadına davrandığınız gibi davranabilir misiniz?

- Tabi efendim.

- Beni ne kadar onurlandırdın bir bilsen. Teşekkür ederim. Görüşürüz evlat.

- Görüşürüz dedektif Max.

Eski dostum Victor erken geleceğimi düşünmüş. Bir insanın huyunuzu bilmesi ne güzel. Victor eskiden şehirdeki cinayet soruşturmalarında bana yardımcı olurdu. Bende onun işlerine abartılı olmamakla beraber göz yumardım.

- Günaydın, eski dost Victor.

- Günaydın, eski dost Max.

- Kahvaltı yapamadım. Bir şeyler söylemişsindir umarım.

- Söyledim merak etme. Ne günlerdi ama. Hatırlıyor musun?

- Geçmişi bir kenara bırakalım şimdilik. Sen benden ne istiyorsun?

- Sen yokken şehir çok değişti.

- Bu durumu ben düzeltemem. Pazar günleri kiliseye gidiyorum. Rahip Rafa'dan şehir için iyi dileklerde bulunmasını isterim.

YOKLUĞA ANESTEZİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin