30/Mektup.

20 3 2
                                    

Bu son, dedi içinde ki ses. Bu son olacak, sadece sakince dur ve bekle.

Her zaman yaptığın gibi.

Bıçağın ısıtılmış ucu boynunun şah damarının üzerine bastırıldığında tıslarcasına inledi. Olduğu yerde kıvranırken karşısında ki kişi onun acı çekmesinden, bağırışlarından zevk duyuyordu. Bıçağı geri çektiğinde gözünden bir yaş daha aktı.

"Bence artık kendine gelmişsindir." Karşısında ki adam elindeki bıçağı yere fırlatıp iğrendiği dudaklarını daha demin ısıtılmış bıçak bastırdığı yerde hissettiğinde hıçkırarak ellerini göğüs kafesine dayayıp onu ittirmeye çalıştı. Dudakları boynundan göğsüne doğru inerken onda hiç bir etki yaratamamıştı.

Elleri belinde gezinmeye başladığında "bırak beni!" Diye tüm gücüyle haykırdı. Dizini kaldırıp bacak arasına vurmayı denedi, dizlerinde derman yoktu; elleriyle göğsünden onu ittirmeye çalıştı,ellerinde de derman yoktu.

Karşısında ki, güçsüz bir kadının güçsüzlüğünden yararlanacak kadar acizdi, iğrençti, adam denilmeyecek bir varlıktı.

Adamın elleri ve dudakları bedeninden çekildiğinde güçsüzlükle kapadığı gözlerini araladı, adamın arası dönüktü. "Şimdi bittin lan sen, şimdi bittiniz!" Onu ondan kurtaran kişinin yumruğu yüzünde patladığında derin bir nefes verip başını daha fazla duvara yaslayıp ağlamaya devam etti.

Omzunda bir el hissetiğinde refleksle eli ittirip "dokunma bana" diye fısıdadı "lütfen..." karşısında ne yapacağını şaşırmış ondan genç çocuk ellerini havaya kaldırıp sakin ol dercesine ona baktı. Silah seslerinin doluşduğu bodrumda gözlerini gezdirip sesini duyurmak için "ağabey!" Diye bağırdı. "Abla ona dokunmamdan rahatsız oluyor, sen gel!" Genç kadın bağırmasından ve silah seslerinden daha kötü olup ellerini kulaklarına bastırarak yere çömeldi.

Bir süre boyunca o şekilde durduktan sonra karşısında birisinin çömeldiğini hissettiğinde gözlerini araladı. Her görmediği gün hasretle kavrulduğu yeşil gözler merhametle parlayarak ona baktığında dudaklarından bir hıçkırık daha kaçtı. Elini çenesine koyup başını kaldıran adama uyup başını kaldırdı.

Yüzünü yüzüne yaklaştırıp "benim sevdiğim kadın ağlarken bile başını dik tutacak güçte, yapma bunu kendine." Elini yaşlarla süslü yanaklarında gezdirirken "geldim işte, geç kaldığım her saniye için kendimden nefret ettim ama geldim." Kadın ellerini kulaklarından çekip dizlerine koydu.

"Bu çenesi titremez benim sevdiğim kadının, şuan titrediği için kendimden nefret etsem de bir daha titremesin diye buradayım işte, geldim." Dedikten sonra çenesinden öptü sevdiği kadını. Çenesi titremesin diye kendini sıktı karşısında ki kadın.

Kendini sevmeyi zor öğrettiği adam kendinden nefret etsin istemedi. "Bu dudakları hep gülümserdi bana karşı, gülümsemesinden öperdim ben sevdiğim kadının." Diyerek ona yıllar gibi gelen günlerin hasretiyle dudaklarından öptü bu sefer.

Silah sesleri kesildiğinde hareket etmeden duran dudaklarını geri çekip zayıflayan bedeni kendine doğru çekip sarıldı bu sefer. Kadın kollarını kaldırmaya çalıştı ama gücü yoktu. "Sen sarıl ve bırakma beni, sarılamıyorum şimdi sevgilim,gücüm yok." Adam daha sıkı sarılınca ısınmış kadar, karnı doymuş boğazından su geçmiş kadar rahatladı kadın.

Şimdi ise sevdiğim, sevgilim. Bu satırları yazıyorum belki okursun belki okumazsın hiç bir umudum olmadan.

Ben o gün ağlarken bile dik duran başımı dik tutamadım en acısı buydu. Ben o gün ağlarken çenemin titremesini engelleyemedim, sen kendinden bir kere daha nefret ettin, kendini sev diye verdiğim bütün emeklerim çöp oldu, sen kendinden nefret ettin ya en acısı buydu.

SADECE İHANET /MARİCHATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin