8/Özür Dilemek.

95 10 10
                                    

Sessizlik.

Bazıları için huzuru temsil ederken, bazıları için kabusu temsil ederdi.

Sessizlik, illa ki dönüp dolaşıp biran; kabus olurdu. Ama sessizlik bir kere kabus oldu mu,huzuru temsil etmeye geri dönebilir miydi?

Sessizlikten öncesi, daima gürültüdür. Gürültüden sonra sessizlik olduysa eğer, bir felaket olmuş demektir.

Yerlerdeki kan izleri,gürültüyü temsil ederken;şuan ki nefes sesleri,sessizliği temsil ediyordu.

Gözlerim beyaz zemindeki kanlarda, yerde yatan büyük ihtimalle cansız bir kaç bedende, cansız bedenleri taşıyan kişilerde gezinirken derin nefesler alıp veriyordum.

Sadece bir kaç dakika önce, neler olmuştu?

İsminin Annabelle olduğunu öğrendiğim, içten içe model gibi olduğunu düşündüğüm kadın yerde oturmuş bir bacağını kendine doğru çekmiş; diğerini ise uzatmıştı. Elindeki silahın şarjörünü değiştirirken gayet sakin görünüyordu.

Yanında ki Ivy, yani sağır olan kız bağdaş kurmuş, dirseğini bacağına;yanağını avcuna yaslamış diğer elinde de daha demin gayet de iyi kullandığı bıçağı döndürüyordu.

Bars, Zoe ile ayakta dikilmiş bir şey konuşuyordu. Adrien ortalıkta yoktu. Ben ise ayakta durmuş ağzım açık bir şekilde onları izliyordum. Luka dış kapının orada durmuş, kapıya yaslanmış neyi beklediği belirsiz bekliyordu.

"Orada dikilmiş ne yapıyorsun?"Arkamda Adrien'in sesini duyduğumda irkildim. Arkamı dönüp ona baktım. Üzerine sabahtan beridir kostümü yoktu, gündelik halindeydi. Bakışları beni süzerken sonunda gözlerime çıktığında cevap vermeden ona bakıyordum. Gözlerinden bir saniyeden bile kısa bir süreliğine anlamlandıramadığım bir duygu geçti ardından göz göze geldiğimizde ifadesiz haline geri döndü.

"Daha demin ne olduğunun farkındasınız değil mi? Nasıl bu kadar sakin olduğunuzu anlamaya çalışıyorum. Tamam, sakin olmak güzeldir ama siz daha demin saldırıya uğradınız;planınız çok güzel ilerliyormuş gibi davranıyorsunuz." Nefes almadan konuştuğumda içimden kendime sövdüm, bu huyumu bir türlü dizginleyemiyordum.

Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi ardından yeniden düz bir çizgi halini aldı. "Çünkü planımız çok güzel ilerliyor." Tek kaşımı havaya kaldırıp sorgularcasına baktım bir süre ardından omuzlarımı silkip boşverdim.

"Bu evden gidiyoruz, başka bir evde kalacağız bir süre. Git de eşyalarını topla." Yerleri tespit edildiği için olmalı ki yer değiştirme fikrini sorgulamadan başımı sallayıp odama gittim. Orta boy valizi yatağın üzerine koyarken bugünkü macerayı düşündüm.

Her şey olurken ben odamda,arka bahçeye bakan camdan dışarıyı seyrediyordum. Biran da koridorda silah sesleri yükseldiğinde ilk başta ne yapsam diye düşünmüştüm ardından vazgeçip koridora çıkmıştım. Her şey bir kaç dakika da olmuştu, ben dış kapının önündeki yuvarlak alana gelene kadar sesler kesilmişti. Sonrası zaten sessizlik içerisinde karmaşayı toplamaktı.

Valizi hazırlamak kısa sürmüştü, ruh gibi valizi kapatıp yerde sürükleyerek bir daha odaya bakmadan odadan çıktım. Kapıyı kapatıp koridorda ilerlediğimde her yer hâlâ sessizdi.

Bir yere bağlanmam uzun sürerdi,buraya haliyle bağlanmamıştım. Bir anım da olmadığına göre, rahat rahat onların peşinden gidebilirdim. Ne de olsa görev için her şeyi yapma zorunluluğum vardı.

Geri yanlarına döndüğümde Annabelle ve Ivy ayaklanmış,ellerinde ve yüzleride ki kanları temizlemiş, Adrien'i dinliyordu. Bars ortada yoktu, Zoe her zaman ki gibi Adrien'i dinlemeyen tek kişiydi. Planları büyük ihtimalle birlikte yapıyorlardı.

SADECE İHANET /MARİCHATWhere stories live. Discover now