14/İzsizlik.

70 6 4
                                    

Merdivenlerden aşağı inerken elimdeki silahı iki elimle sımsıkı tutuyor,bir yandan hem arkama hemde önüme bakarak tetikte duruyordum.

Etraf aşırı sessizdi, ayak seslerimizden başka bir ses duyulmuyordu. Adrien'ın sesi kulaklarımı doldurduğunda tekrar önüme döndüm. "Sen önüne bak,
ben arkandayım." Derin bir nefes verip son merdivenin ilk basamağına adımımı attım.

Birkaç adım sonra merdivenler bitmişti ama hâlâ hiç kimse yoktu. Ne ölü ne diri,kimse yoktu.

"Bune böyle?" Diye söylendiğimde Adrien önüme geçip silahı havadayken etrafı kolaçan etti. "Saklanıyor olsalardı çoktan üzermize atlamaları gerekirdi." Silahı indirip yere eğildi ve yeri incelemeye başladı. Bende tetikte kalarak peşinden eğildim ve bir mermi bulmak amaçlı kısaca göz gezdirdim.

Bir şey bulamayınca aynı anda birbirimize baktık ve ayağa kalktığımızda aynı anda "dışarı çıkalım." Dedik.

Dışarı çıktığımızda silahlarımızı havaya kaldırmaya fırsatımız bile olmadan sayamayacağım kadar çok silah bize doğrutulmuştu. Adrien direkt önüme geçince yine yanına doğru bir adım attım. Arkasında saklanacak değildim,özellikle arkadaşlarım rehin alınmışken.

Bütün herkes tam karşımızda dizleri üzerine çökmüştü,hepsinin başında silahlı adamlar duruyordu. Kızların gözleri ve ağızları,erkeklerin ise sadece elleri arkadan bağlanmıştı.

Gözlerim şaşkınlıkla açıldı, onlara karşı hiç bir şansımız da yoktu. Kısa süreli sessilik sonunda silahlı adamların arasından patronları gibi davrandıkları bir adam çıktı. Bize doğru adımlarken onun, Adrien'in elini sıkmadığı adam olduğunu farketmemle gerildim.

Başım döndü ve kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Silah tuttuğum için olmadığından emin olduğum bir şekilde ellerim terledi. Yutkunduğumda zihnimdeki o çocuk tekrar bir çığlık attı.

Adrien direkt silahı ona doğrulttu. O kadar dik duruyordu ki nefretinden bir kere daha korktum. Ivy'nin ağladığını duyabiliyordum, Felix'in çırpınışları ve Zoe'nin gözleri bağlı olmasına rağmen direkt bana baktığını hissediyordum.

"Karşıma çıkmaya ancak mı cesaret edebildin?" Adrien'den çıktığına inanmak istemediğim bir sesle konuştuğunda karşısında pis pis sırıtan adama çevirdim gözlerimi. Ona baktığım gibi o da bana baktı ve göz göze geldik.

Gözlerimin içine bakmaya devam ederken "ölmek mi istiyorsun?" Diye fısıldadığında Adrien silahın emniyetini açtı. "Gerekirse burada kurşuna dizilirim ama seni öldürmüş olurum,sana yakışmayan bir ölüm olur ama eğer buradan kurtulabilirsem sana öyle işkenceler uygulayacağım ki, işte o zaman ölmek için yalvaramayacaksın bile."

Keskin sesi etrafı sessizliğe gömdüğünde bir adım ileri çıktım. Silahlar bu sefer bana doğrulduğunda içimde herhangi bir korku hissetmeden silahımı indirdim ve karşımdaki adamın gözlerinin içine bakmaya devam ederken işaret parmağımı boynumdaki ize götürdüm.

"Bu izin sebebi sensin,öyle mi?" Hiç kimsenin konuşmasına izin vermeden parmağımı bu sefer şakağıma bastırdım ve biranlığına gözlerim Adrien'a kaydı. Bana bakmıyordu,sadece beni korumak için heran tetikte duran kolu ile hâlâ benim de burada olduğumu unutmadığını anlıyordum.

"Ve bu izsizliğin sebebi de sensin." Parmağımı daha fazla bastırırken "senin yüzünden hayatımın belki de en güzel yılını unuttum. Neden yaptın bunu? Seni artık hatırlamyan birisine bunu neden yaptın? Neden?" Sayıklayarak konuşmamı bölen onun bana doğru attığı adım oldu.

Silahı direkt yukarı kaldırdım "karşında o kız yok. Kendini geliştirmiş o kadın var. Acımam,öldürmem ve vururum seni. Öyle bir yeri isabet alırım ki ne ölürsün ne de yaşarsın." Hafifçe gülümsediğinde "sen tetiği çektiğin an sevgilin ölür." Dedi.

SADECE İHANET /MARİCHATNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ