4/Seçim.

128 11 7
                                    

"Ya geçmişin, ya da şimdin."

Kapkaranlık koridorda, sert zemine vurdukça tok sesler çıkaran botlarımla kaçıyordum.

Gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle silip büyük bir cesaretle arkama baktım. Gördüğüm karanlık silüet ile çığlık atıp durdum. Çocuk gibi ayağımı yere vura vura ağlamaya başlamıştım.

"Bırak peşimi!" Koridorda yankılanan sesim, derin nefes alıp verişlerimin sesinin arasından kaybolup gitti. Yerdeki bana doğru yayılan rengi siyaha çalan kırmızı kan ile bir adım geriledim. Arkamı dönüp tekrar kaçmaya başladım.

Ama ben koştukça, ulaşmaya çalıştığım aydınlık benden daha da uzaklaşıyordu.

Gerdanıma damlayan göz yaşları, bazen de bacağıma kadar düşebiliyordu. Koştuğum için yüzüm yel alıyordu ve salık saçlarım yanaklarıma, alnıma yapışmıştı.

Ayağım nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde takılıp yüz üstü yere çakılınca dudaklarımdan dökülen çığlık yanan canım ve ardından ayak ucuma kadar gelen kandan dolayıydı. Geri geri kendimi ittirmeye çalıştıkça kan elbiseme daha da çok bulaşıyordu.

Çığlık atarak yattığım yerden doğrulup gözlerimi açtım. Gördüğüm ilk şey karanlık oldu çünkü gözlerim kararmıştı. Derin nefesler alıp verirken görüş açımın kendine gelmesi ile ilk gördüğüm şey yatağın karşısında duran aynadaki görüntümdü.

Bedenime yapışan tişört, aynı şekilde alnıma yapışan saçlarım beni fazlasıyla rahatsız ederken gördüğüm kabusu atlatmaya çalışıyordum.

Nefes alıp verişim yavaş yavaş düzene girerken hâlâ aydınlanmamış havayı ancak farketmiştim. Planın devamını düşünürken uyuya kalmış olmalıydım, bu uyku yine beni kendime getirmemiş, daha da kötü bir hale sokmuştu.

Bu evde kalacağımı, gerekli eşyalarımı evimden sonra alacağım gibi saçma sapan kurallara uymak zorundaydım çünkü yıllardır istediğim son için bunlar gerekliydi.

Sertçe açılan kapı ve odanın lambasıyla gözlerimi alan ışıktan korumak için kapattım. Gelen kişi o kadındı. "Ne çığlık atıp duruyorsun gece gece." Diye söylenmeye başlamasıyla yavaşça gözlerimi araladım. "Kabus gördüm." Kendi kimliğimde olmadığımı hatıramam kısa sürdü ve ekledim "sanane be." Gözlerini devirip bedenimde bakışlarını gezdirmeye başlaması rahatsız ediciydi. "Sana iyilik yapmak zorunda değilim ama sana kıyafet getireceğim."

Gözlerimi kısıp ne kıyafeti diye soracaktım ama vazgeçtim, ter içindeydim. Çarşafı da değiştirmem gerekecekti ki uyumayacağım için belki değiştirmezdim. Benim bir şey dememe bile izin vermeden yanlış bir şey yapmayayım diye odasının dibinde olduğum için direkt odasına gitti. Üzerinde beyaz pijama altı yere sürünüyordu, üzerindeki tişört de aynı şekilde beyaz ve boldu. Sarı saçları salıktı. Bol giyinmeyi seviyordu sanırım ve beyazı. Günde en az bir kere kan gören birisi için yanlış bir renkti ama farklılığını hoş bulmuştum.

Bir kaç dakika sonra elinde bir kaç parça giysiyle gelip kıyafetleri yüzüme fırlattı ardından yeni bir çarşaf ve yastık kılıfı. Hiç birini tutmaya çalışmamıştım çünkü dermanım yoktu. "Odada banyo var zaten, ne halt yersen ye ama lütfen sessiz ol." Kapıyı tekrar sertçe kapatınca bir kucağımdakilere bir de kapıya baktım. "Asıl sen sessiz ol!"diye bağırmamak için kendimi çok zor tuttum ama en sonunda ayağa kalkıp odadaki banyoya doğru adımladım.

Üzerimdekilerden kurtulup kısaca ılık bir duş aldıktan sonra verdiği kıyafetleri teker teker üzerime geçirdim. Yine beyaz, yine beyaz...

Buharlaşmış aynanın bir kısmını elimin tersiyle silip aynadan kendime baktım. Islak saçlarım omuzlarıma dökülüyordu, tişört de haliyle ıslanmıştı ve içimdeki atlet gayet de net bir şekilde görünüyordu. Extra olarak atlet giydiğime şükredip odaya geçtim. Saçlarımı kurutmadım, yatağın çarşafını ve yastığının kılıfını değiştirip ıslak saçlarımla odadan çıktım.

SADECE İHANET /MARİCHATWhere stories live. Discover now