Bölüm 40 - Yaşlı Çirkin Cadı.

En başından başla
                                    

Beş dakika sonra otelin önüne indiklerinde Gizem hala söyleniyor ama Kerem onun hiçbir sorusuna cevap vermiyordu "Nereye gidiyoruz? Ne yapacağız bu saatte?" Otelin önünde duran arabaya binerlerken Kerem cebindeki siyah kumaşı genç kızın gözlerine bağladı. "Gizem sus artık yoksa ağzını da bağlayacağım senin. Hiçbir şey sorma... Gidiyoruz." araca oturduktan sonra fısıltıyla sürdürdü konuşmasını "Güvenliğin için kimsenin yüzünü görmemen gerek. Üzgünüm." dedi. Gizem aracın arka koltuğunda korkuyla yutkunurken yanındaki sevgilisine sokuldu. Kerem ona sıkıca sarılırken "Korkma" diye fısıldadı. Gizem "Türkiye'ye mi dönüyoruz?" diye sorarken Kerem gülmemek için dudaklarını ısırıp cevapladı "Umarım öyle olur." Dedi. Arabayı kullanan Ümit dikiz aynasından bakarken gülmemek için kendini zor tutuyordu. Fransızca "Dostum bu yaptığın çok yanlış." Dedi Kerem'e. Kerem sessizce sırıtırken yine Fransızca yanıtladı arkadaşını "Doğru bulmuyorsan sen aynısını yapma o zaman." Dedi.

Ümit gülümserken "Ben hiç aşık olmadım ki kime yapacağım zaten?" diye cevapladığında Gizem anlayamadığı her cümlede daha çok sarılıyordu Kerem'e. Sonunda istedikleri yere geldiklerinde genç kızı yine gözleri kapalı halde araçtan indirdi Kerem. Ümit'e dönüp yanıtladı onu "İnci'ye nasıl baktığının farkındayım. Ama sen ona karşı ne hissettiğinin farkında değilsin. Aşıksın sen o kadına." Dedi. Ümit'in kaşları şaşkınlıkla çatılırken arkalarından bakakaldı.

Kerem elinde kamerayla kendilerini çeken arkadaşı Haydar'a Fransızca olarak şunları söyledi. "Aksanlı bir Türkçeyle konuşabilir misin? Eğer konuşabilirsen bize kızıyormuş gibi bir şeyler saçmala." Dedi. Haydar başını iki yana sallarken asansör kapısını açtı "Asansöre geldik. Çabuk içeri girin. Konuşmayın sakın." Dedi. Kerem kendisine sıkıca sarılan Gizem'in saçlarından öperken yine Fransızca seslendi arkadaşına "Ne aksan yaptın ama. Bildiğin Türkçe konuştun."

İlk asansörden indikten sonra, nerede olduklarını anlamaması için uzunca bir mesafe yürüttüler genç kızı. Orada üç beş kişi birbiriyle bir süre Fransızca konuşup genç kızın kafasının daha çok karışmasını sağladılar. Sonrasında yine asansöre bindiler. Kerem Gizem'in kulağına fısıldayarak "Geri gidiyoruz buradaki işimiz bitmişe benziyor. Umarım bizi bırakırlar." Dedi. Gizem genç adam sıkıca sarılırken aklından geçeni sordu sonunda "Bizi öldürecekler mi?" Kamerayla çekim yapan Haydar genç adamın omzuna okkalı bir yumruk vurdu Fransızca "Kadının ödünü patlattın, öküz." Diye sitem etti.

Kerem sinsice sırıtırken genç kıza cevap verdi "Hayır tabiî ki de. Bize zarar vermeleri gibi bir ihtimal yok merak etme. Seni yanıma hiç almasam da olurdu ama... Yanımda daha güvende olacağını düşündüm. Sadece onların yüzünü görmemen gerekiyor hepsi bu." derken kameraya el sallıyordu. İkinci asansörden indiklerinde genç kız ne düşüneceğini şaşırmış yere indiklerini sanıyordu. Kamera çekimi sürerken ona kısa bir tur attırıp üçüncü asansöre bindirdiler. Gizem başka bir binaya girip farklı bir asansörde olduklarını düşünürken Eyfel kulesine tırmandıkları aklının ucundan bile geçmiyordu. Sonunda üç yüz metrelik zirveye ulaştıklarında genç kızı terasın tam ortasına getirip sandalyeye oturttular. Havanın soğukluğu genç kızı titretirken Kerem'in elini bırakmasıyla endişesi katlandı. "Kerem nerdesin Kerem?" Genç adam hemen önünde diz çökerken yanıtladı "Korkma buradayım. Tam önündeyim." Haydar elindeki kamerayla yerini alırken Ümit genç kızın gözlerindeki bağı çözmek üzere arkasına geçti. Kerem elindeki kutuyu açmadan hemen önce arkadaşlarına son Fransızca cümlesini söyledi "Gördüğünüz en büyük dayağı atacak bana. En azından birkaç yumruk bekliyorum. Bu arada aşşalık bir adam olduğumu söyleyip duracak göreceksiniz bak." Dedi ve genç kızın gözlerini açması için işaret verdi.

Ümit sandalyede oturan Gizem'in gözlerindeki bağı çözüp aldı. Gizem gözlerini açtığı anda nerede olduklarını idrak edemedi ve önünde diz çöken Kerem'e anlamsızca baktı. Sonrasında kameralı Haydar'ı gördü. En son Ümit de öne doğru birkaç adım atıp kendisini gösterdi ve ona el salladı. Gizem demirlere asılan pankartları fark edince şaşkınlıkla ellerini ağzına kapattı.

Öyle sıkı sarıl ki...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin