29

340 43 29
                                    

Oda yavaş yavaş aydınlandı. Krem renkli perdelerin ardından sarı ışık içeriyi dolduruyordu.
Dün gece Soobin, onun kendi yatağında yatması için ısrar etmişti, sonuç olarak da onun dediği olmuştu. Soobin koltuğa uzanmış, Yeonjun ise erken saatte çoktan uyanmış şekilde Soobin'i sessizce izliyordu.

Yavaşça gözlerini saate kaydırdı. Saat yediye geliyordu ve bir saat sonra evden ayrılmaları gerekiyordu geç kalmamak için.
Onu uyandırmak için yavaşça fısıldadı hyunguna. "Soobin hyung..?"

Uyurken onu korkutmamak için fazlasıyla sessiz şekilde konuşmuştu ona doğru.
Soobin ise onun sesini duymasıyla yavaşça gözlerini araladı. Dün gece geç saatlere kadar konuşmuşlardı. Soobin onun moralini düzeltmek için kendi hakkında aptalca şeyler anlatmıştı. Bu yüzden uykusunu tam alamamıştı.

Soobin sakin tavırlarıyla kafasını kaldırmış, yarım açık gözlerini Yeonjununkilerle birleştirmişti.

Yeonjun onun uykulu halini görmesiyle gülümsemişti. Ona tatlı görünmüştü.
Ardından Soobin'i uyandırmasının mahcupluğuyla, sessiz odada yüksek ses çıkarmamak için yavaşça konuşmuştu.
"Seni uyandırmak istememiştim hyung. Ama..." Gözlerini saate kaydırıp tekrar Soobin'e döndü.

"Saat yediye geliyor. Geç kalmak istemezsin diye düşündüm."

Soobin kollarını açarak gerindi ve ona gülümsemesiyle karşılık verdi.
"Alarmımı kurmayı unutmuşum."
Uykulu sesiyle konuşmasının ardından yattığı koltuktan kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Odadan çıkmadan önce Yeonjun'a "Lavaboya gideceğim, üstünü değişebilirsin." dedi.

Soobin'in sandalyesindeki beyaz gömleğini ve siyah kotunu görmesiyle kafasını onaylamak için salladı. Soobin'in odadan çıkmasıyla ayağa kalkıp kıyafetlerini aldı.

Soobin'in verdiği kıyafetleri çıkarıp üzerine gömleğini ve pantolonunu geçirdi. Kravatını boynuna geçirdi ve karşısında duran aynadan saçlarını karıştırarak düzeltti.
İçeriden duyulan seslerle Soobin'in ailesinin geldiğini anlamıştı Yeonjun. Gece evde değillerdi, Soobin zaten sabah geleceklerini söylemişti ona.

Ardından kapıyı tıklattı Soobin. "Geleyim mi?"
Onun sesini duymasıyla Yeonjun "Evet hyung." diyerek seslendi ve kapının açılmasıyla Soobin de beyaz gömleğini giymiş, ona gülümseyerek bakmıştı.

"Annem ve babam evde. Rahatsız olmazsın değil mi?"

Kafasını iki yana salladı. Hemen sonrasında Soobin, "Gel o zaman." dedi ve onun bileğinden tutup odadan çıkaracaktı ki Yeonjun'un sesiyle adımlarını durdurup kafasını ona çevirmişti.

"Soobin hyung. Dün gece için teşekkür ederim. Benim yüzümden uykusuz kaldın." Mahçup bir ses tonuyla konuşuyordu Yeonjun.

Ardından Soobin ekledi, onu rahatlatmak için.
"Yeonjun, eğer moralini düzeltebildiysem kalanı önemli değil. Bir gün uykusuz kalsam sorun olmaz ama sen dediklerimi aklından çıkarma. Her zaman yanında olacağım. Tamam mı?"

"Teşekkür ederim hyung." dedi Yeonjun ona ve gülümsedi yavaşça. Soobin ise ona gülümseyerek saçlarını karıştırdı.
Yeonjun'un gülümsemesi Soobin'in düşüncelerini sonlandırıyordu. Tüm odağı o güzel gülümsemesi oluyordu.

Ardından Soobin'in annesinin sesini duymalarıyla Soobin "Hadi gidelim." dedi ve merdivenlere doğru ilerledi. Yeonjun da onu takip ediyordu.
Ardından mutfağın girişinde duran kadını görmesiyle Yeonjun, onun Soobin'in annesi olduğunu anlamıştı. Kıvırcık sarı saçları ve yüzündeki gülümsemesiyle yüzü tıpkı Soobin'e benziyordu.

Soobin'in annesi sakin bir ses tonuyla "Yeonjun'du değil mi?" diyerek karşılamıştı onu. Bir yandan gülümsüyordu konuşurken.
Yeonjun ise kafasını eğdi ve gülümseyerek onayladı onu. Arkadan gelen güzel kokularla bakışlarını arka taraftaki yemek masasına kaydırdı Yeonjun. Masa tamamen dolmuştu.

second crush, yeonbinजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें