13: Şeytan İle Anlaşma

220 25 2
                                    

Uzun bir yol var karşında, yürüsende asla bitmeyecek. Ama asla vazgeçemiyorsun çünkü bu yolu yürümekten başka çaren yok. Sonra seninle beraber birileri daha bu yolda ilerliyor. Elini tutuyorlar ve sana sahip çıkıyorlar. Kriz geçirmemin üzerinden yaklaşık bir gün geçmişti. Odadan çıkmamış ve söylenen her bir kelimeyi düşünmüştüm. Bana yapılan vahşeti, çocukluğumu, gördüğüm akıl almaz şeyleri ve Salih'in söylediklerini. Canım hep yanardı benim, hep bir yerden vurup kanatırlardı beni ve benim sesim çıkmazdı. En çokta buna ağlardım, canım yansa dahi sesimin çıkmamasına. Düşündüm, ailem, gerçek bir aile bulmuştum ama daha öncede söz ettiğim gibi, ben her zaman o kapının dışındaydım. Bir kere adım atmıştım o kapıdan içeri, bu en büyük sırrımın ortaya çıkmasını sağlamıştı. Anne, demek istedim. 'Yoruldum ben,' baba, demek istedim. 'Sev beni.' Ama kimse bana dokunmadı, bana bakmadı ve bana sevgi bile beslemedi. Kendi hayatımı ifade edebilecek sadece iki kelime vardı.

Sevgisizlik ve acı.

Acı, acı ve daha çok acı. Yanıyor, canım çok yanıyor ve tarif edilemez. Asıl amacım neydi benim? Abdullah'tan cevap almak, ben sevgi için gelmemiştim. Asıl amacıma ulaşmak için kendi gururumu ayaklarımın altına alarak çiğnedim. Sessiz bir günün ardından yine akşam olmuştu, ev sessizdi ve kimse odama dahi gelmemişti. Ne hoş, gelmelerini hiç istememiştim. Bu gece, herkes uyuduğu vakit konaktan çıkacaktım. Barut'tan Abdullah'ın yerini bulması için ricada bulunmuştum ve  yarım saat öncesine gelen konum ile bu kararı vermiştim. Cevabımı alacak, sonra da İntihar Edenler Uçurumuna gidecektim. Ne yapacağımı bilmiyordum, ne yapmam gerektiğini. Yaşıyordum ama boşunaydı. Sırt çantamın içine lazım bir kaç eşya koydum ve yatağımın altına doğru sürükledim. Yavaş yavaş zaman geçerken saatler sonra yapacağım şeyi düşünüyordum.

Gece yarısı vakti geldiğinde evin tüm ışıkları söndü ve tüm sesler kesildi. Çantamı alarak odadan dikkatle çıktım, etrafa bakınarak çabucak merdivenlere yöneldim ve oldukça sessiz adımlarla aşağıya indim. O sırada sessizlik içinde konuşan bir ses duydum.

"Ne zaman geleceksin? Abdullah, inkar ediyor ve yapmadım diyor ama oğlan mektup ve fotoğraflar var dedi, ne yapacağız abi?" Bu Kunter'di. Biriyle konuşuyordu ve benden bahsediyorlardı birde gereksiz Abdullah'tan. Derin bir nefes alarak sessizce duvarun arkasından Kunter'i görmeye çalıştım. Sırtı bana dönük bir şekilde gölgelikte konuşuyordu. Çok sessizce o arkası dönükken kapıya ilerleyecektim ki korumalar aklıma geldi, arkada bir kapı olduğunu hatırladığımda adımlarım merdiven altındaki yere gitti. Merdivenin altından ses çıkarmadan arkaya geçtim ve tahta kapıya baktım, oradaydı. Yine ve yine sessizce kapıya ilerleyerek kendimi dışarı dikkatle attığımda etrafa bakmayı ihmal etmedim, yakalanmak şuan en kötü seçenek olurdu. Sonunda evden uzaklaşmaya başladığımda derin bir nefes aldım. Operasyon başlamıştı demek. Telefonuma düşen bildirim ile telefonuma baktım. Mesaj Kuzgun'dan gelmişti.

Kuzgun:
Abdullah'ın evinin önünde bir kaç koruma var, dikkat et Kunt.

Gülümseyerek kısa bir cevap verdim ve konuma bakarak ilerlemeye başladım. Konum biraz uzakta olsa da yürüyerek gidilebilirdi. Kendimi bu sefer nefes almış ve özgür hissediyordum, ben özgürdüm, nefes alıyordum.

Ta ki, onu görene kadar.

Karşı karşıyaydık, bana bakıyordu.

Çocukluğum ve Şeytan, karşımdaydı. Çocukluğum şeytanın elinden tutuyordu ve bana bakıyordu, Şeytan'ın yüzü bu sefer görünüyordu. "Merhaba Kunt, benim, şeytan." İsmini bilmesi hoşuma giderken aklım o günlere gitti, 23 gün, 23 gece. Bu sefer sesler yoktu, travmalarım yoktu ama o vardı. Bana tüm acıları unutturup daha kötü acılar salacak olan şeytan vardı. "Sanada merhaba Şeytan, seni görmek hiç güzel değil." Sesim titriyordu, ellerim titriyordu ve ben korkuyordum. Çocukluğuma elimi uzatamadın. Ben ona bu sefer yardım etmedim. Bu sefer hayal değildi, bu sefer gerçektende Şeytan burdaydı.

"Ben şeytan değilim Kunt," dedi. Oysaki ismi benim için hep şeytandı.

"İsmini beğenemedin mi İzzet, niye bu kadar yakınıyorsun."

Bana 23 günlük acı veren adamın adı İzzet'ti. İzzet, benim acılarımın ismiydi. Sırtımda sızlama hissettiğimde dudaklarımda bir gülümseme oluştu. "Abdullah'ın evinin önünde, adamlar varmış. Hallet onları." Dediğimde kafasını salladı.

Ben bu gece şeytanla anlaşma yapmıştım.

Kendi katilimle anlaşarak, Abdullah'ı halledecektim. İzzet Karaduman, büyük ilaç baronu. Bana acıyı yaşatan, Şeytan. Korkuyordum ondan, titriyordum karşısında ve bu çok kötüydü. Kendi katilimle anlaşma yapmak, hayatımda en son yapacağım bir şeydi belkide. Derin bir nefes saldım ve yüzüne baktım, çenesinde bir kesik izi vardı. Bunu ben yapmıştım. "Demek ki hala o izi yaşıyorsun, İzzet?" Dediğimde güldü ve kapşonlusunu kafasından çıkardı. "Ordan hiç silemediğim için duruyor, yoksa çoktan silmiştim." Sahte bir gülücük ile ona baktım, ardından ellerimi cebime soktum.

"Anlaştık, Şeytan. Bu gece hallediyoruz."

"Anlaştık, Çocuk. Bu gece bitiriyoruz."



Ben iflah olmam. Kendi yarattığım karakteri nasıl travması ile anlaşma yaptırıyorum, görüyorsunuz.

Çok şaşırdığınız farkındayım lakin bu normal bir aile kitabi değil. Klasik aniler olabilir ama bu sizin alıştığınızdan çok daha farklı bir kitap. Yaklaşık 10-15 bölüm sonda final yapacağım, bu yüzden olayları hızlı geliştiriyorum.

Kendinize iyi bakınm🥰🥳

Ölü Kurt | AileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin