2: Aslanların İni

641 48 1
                                    

Hangi çukura düştüğünü kim bilecek? Bilseler bile kim yardim edecek sana? Hâlâ anlayamadınız mı? Dünya gerçek cehennem. Kaldıramadığınız yükler var sırtınızda, taşıyamayıp yere düştüğünüz. Anlayın artık, taşıyamadığınız yükler günahlarınız. Ve siz hiç işlemediğiniz günahları taşıyorsunuz. Unutmayın, siz, sizin olmayan günahları sırtınızda taşıdığınız sürece, insanlar daha fazla dert verecek size. Ölüp gittiğimizde bile belki, kollarımız cennette hiç ulaşamayacak. Ve insanlar sizi anlamaya asla çalışmayacak. Derdinizi anlatmanız için konuşmak mı gerekir? Suskun olduğunda da insan konuşamaz mı? Her zaman insanları iki tarafa ayırdım. İlk tarafta anlayışlı ve iyi olanları barındırıyorum. İkinci tarafta ise, anlayışsız ve kötü insanları. Ama ne garip ki, ben iki taraftada yokum. Hiç olamadım. Ne iyi olabildim, ne kötü.

"Kemerlerinizi takın lütfen!" Diyerek bağıran şoför ile kemerimi takarak kafamı cama yasladım. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Kendim için biraz çabalamam gerekiyordu sanırım. Oraya gidince nolacaktı? Nasıl anlatabilirdim ki olayı. Yol boyunca bunları düşünerek kafamı yormam gerekiyordu belki de. Derin bir nefes alarak dışarıyı izlemeye başladım. Otobüs gece 11'i buçuk geçe hareket etmişti. O zamanda babam ve annemin kafası yerinde değildi. Beni bile fark etmemişlerdir. Belki bir şeyler güzel olurdu. Düzelebilirdi bir şeyler. Hayatımı mahvedenlerin hayatını mahvetmek kötü bir fikir gibi gelebilir ama şu hayatta 3 4 kişi dışında umursadığım kimse yoktu. Olmayacaktı. 26 yaşında hala okul okuyordum. İlk okula biraz geç başlamıştım. Lisede ise okula neredeyse 4 sene ara vermiştim. Ve hala okul okuyordum. Sadece lise mezunu olmak istiyordum. Biraz da benim gülmem gerekiyordu belki. Sakin ve sessiz bir hayata, arkadaşlarımla yaşayarak geçmem gerekiyordu. Kol saatime bakarak derin bir nefes aldım. Varmamıza dahaca 3 buçuk saat vardı. O zamana kadar uyuyabilirdim belki.

Kolumun dürtülmesiyle gözlerimdeki ağırlığı kaldırmaya çalıştım. Sanırım gelmiştik. "Oğlum, haydi kalk bakalım. Geldik." Diyen şoför ile kafamı sallayarak esnedim. Uyku sersemliğiyle ne olduğunu idrak edememiştim. Üstümü düzelterek ayağa kalktığımda otobüsün çıkışına gelerek otobüsten indim. Şoför çantamı bana vererek kapıları kapattı. Etrafa bakarken dahaca etrafın karanlık olduğunu fark ettim. Saatin 2 veya 3 olması gerekiyordu. Telefonumu cebimden çıkartarak interneti açtım. Bir kaç bildirim ekrana düşerken bildirimlere göz gezdirdim. Timur kalacağım yerin konumu atmıştı. Arkadaş grubumuzdan bir kaç mesaj dışında bir şey yoktu. Timur'a teşekkür ederek telefonu cebime koydum. Sanırım tek sahip olduğum kişilerdi. Otogardan çıkarak yol boyunca boş boş ilerledim. Yarım saatlik gezinin ardından telefondaki konuma bakarak yürümeye başladım. Şarjım azdı ve ne zaman biteceği belli olmuyordu. Konum biraz uzaktaydı. Yürüyerek en fazla 2 saatte varabilirdim. Konuma uygun bir şekilde yürürken derin bir nefes aldım. Kafama giren ani ağrı ile yüzümü buruşturdum. Başladı benim mesai. Kafamdaki sesler fısıltı halinde çoğalırken yutkundum. Şizofrene bağlamıştım iyice. Kafamdaki sesler azalmaya başladığında adımlarım durdu. Seslerin gelip gitmesi sadece 10 saniye sürmüştü. Ve sonra delirmeme sebeb olan o sesi duydum. Sadece bir tek kişinin sesini. İlk defa çok netti.

Öldü mü?

Yutkunamadım. Fısıltı halinde konuşan adamın en net sesiydi. "Sus. Kafayı yiyeceğim sus." Diyerek fısıldadığımda adımlarımı hızlandırdım. Binlerce ses beynimi yine istila etmeye başlamıştı. Yıllarca yalnız sanıyorlardı beni. Aslında hiç yalnız değildim.

Sadece iki saat. Dayanabilirdim. Adımlarım konuma uyarken etrafa bakmayı ihmal etmiyordum. Gece geç olmasına rağmen şehir ışıl ışıldı. Dudaklarımdaki hafif tebessüme engel olamazken şehirin güzelliği çok hoştu. Özgürce, ilk defa dışardaydım. Okuldan eve, evden okula. Hayatımın kısmen anlatımı. Şimdi hafif esen rüzgarın hissi çok güzeldi. Kafamdaki sesleri bile unutmuştum. Konuma bakarak kalacağım yere ilerlemeye devam ettim. Bile bile, aslanların inine gidiyordum. Asla akıl işi değildi.

Ölü Kurt | AileWhere stories live. Discover now