59. BÖLÜM: ''KAPAN, KANAN''

1.3K 108 116
                                    

Beni Wattpad üzerinden takip etmeyi unutmayın❤️

Yorumlarınız lütfen sadece harften oluşmasın, ben düşüncelerinizi okumak, sizinle yorumlarda sohbet etmek istiyorum. Lütfen bu hususa dikkat edelimm..

Sınır 75 OY 95 YORUM

Bir önceki bölümün sınırı geçilmedi lakin aramız daha fazla açılmasın diye yeni bölüm ile geldim, aynı zamanda taslakta inanılmaz bir fantastik kitap üzerinde çalışıyorum (HH.) ve bir tane de mafya kitabım var... Biliyorum sizi çok aksattım ama geri dönmüş olacağıma emin olabilirsiniz. Şu anda kadar hepiniz beni tanıyordunuz. Adım açıktı, fotoğrafım vardı lakin artık anonim olmam gereken bir dilim içine girdim. Adım artık Yas ve Yük. ❤️


59. KAPAN, KANAN

Kimsesizlerin dili kesik olur derlerdi, anlamsız bulurdum. Kimsesiz kalınca anladım.

Kelimeler zehirlidir, kana karışır ve varlığını hissettirmez. Güzel kelimeler tarafından zehirlendim. İçimdeki zehri kan kusarak atmaya çalışıyordum. Gözüm kimseyi görmüyordu, istediğim tek şey önemsenmekti.

Botlarımın çıkardığı takırtılar eşliğinde Harabe'deki evimin kurşun delikleriyle dolu olan kapısından içeri girerek doğru düzgün kapanıp kapanmamasını önemsemeden oturma grubunun olduğu geniş odaya ilerledim.

Erzhun ve Askan kapı tamir edilene kadar kapının önünde nöbet tutma taraftarı oldukları için içeriye gelme taraftarları değillerdi, o kapıyı tamir ettirmeyi düşünmüyordum ama henüz bunu bilmemeleri gerekiyordu... Bu ev için güzel ve görkemli planlarım vardı.

Çizmelerimin fermuarını açıp botlarımı çıkararak koltuğun kenarına bıraktığımda sırtımı koltuğun arkasına yaslayarak cam ekrana düşen hayaleti andıran görüntümle yüz yüze geldim.

Artık kendimi tanıyamıyordum, annem ve babam hala hayatta olsalardı olduğum kişiden memnun olmayacaklarını biliyordum. Hayatım boyunca, geldiğim yaşa kadar her daim yürüdüğüm yol, onların ayak izleriyle doluyken şimdi koştuğum yolda kötülüklerin, çıkarların ve riyakarlıkların izi vardı.

Dolan gözlerimi kırpıştırarak kafamı arkaya yasladığımda gözlerimi tavana çevirdim. Evimin içindeki sessizlik kulaklarımda kocaman bir uğultu yaratıyordu. Kalp ritmim bedenimi sarsıyor, sesini ise duyabiliyordum.

Oturduğum yerden acelesiz adımlarla kalkıp üst kata çıkan merdivenleri acelesiz adımlarla aştım. Annem ve babamın odasına girip kapıyı kapattıktan sonra tozlu yatak örtüsünün üstüne bedenimi bıraktım. Yatak gıcırdadı. Bacaklarımı karnıma çekerek cenin pozisyonunu aldığımda karanlık odayı belli belirsiz aydınlatan ışık, dışarıda yerden yukarı doğru yükselen led ışıklardı.

Ve her şeyin anlamlı gelmeye başladığı noktada akmaması için direndiğim gözyaşlarım için gözlerimi yumduğumda elimin altındaki yatak örtüsünü sıktım.

Sana sarılması için kollarını açtığın her kişi, sırtını döndüğünde seni gölgesi kucaklar. Sarıl karanlığa, bu bir lütuf.

''Sarıl karanlığa,'' dedim yavaşça. Gölgen bile karanlıkta seni yalnız bırakır. ''Bu bir lütuf.'' Ben seni hiç bırakmadım.

Işıkları tutamıyorum avuçlarımdan kayıyor karanlık, en büyük korkum gece gittikçe çoğalıyor.** (atilla ilhan, elde var hüzün)

Zaman en büyük düşman mıydı bilinmez ama zamanın en büyük düşmanıydım. Zamanı sevmiyordum, akan zamana olan öfkem benden her şeyi alarak avuçlarıma sadece tırnak izleri ve bir miktar kandamlası bırakmasından kaynaklanıyordu.

CÜRETKAR ~ SONSUZU YAŞAMAK | +18Where stories live. Discover now