8. Bölüm: "TUTKU VE ÖFKE"

22.6K 433 60
                                    

Beni wattpad üzerinden takibe almayı unutmayın! ❤

ARKADAŞLAR NEDEN BENİM YORUMLARIM AZ NEDEN NEDEN... HAK ETTIYSEM EYW.

Bir de anlamadığınız bir mevzu olmuş sanırım, eğik yazılan yerler genelde geçmişten kesittir. Onu da söyleyeyim, kafanız karışmasın çocuklarım.

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. ÇOKÇA YORUM!

İyi okumalar... <3

🌙

8. TUTKU VE ÖFKE

Paradoks.

Zenbar ile birlikte içinde olduğum durumu niteleyen tek kelime.

Ona karşı attığım her adım, ona yaklaşmam için gereken mesafenin her defasında yarısına denk geliyordu ve her defasında attığım yarım adımlar, bizi denk düşürmüyor, aramızda sonsuz kez yarım mesafe bırakıyordu.

Zeno Paradoksu gibi.

Zeno paradoksu bir hedefe gitmek isteyen birisinin her defasında alması gereken yolun yarısını kat etmesi ve o hedefe asla ulaşamamasıydı.

Kafamı kaldırdım, karşımdaki ekranı kapalı olan televizyonda ikimizin yansıması vardı. Dışarıdan bakan gözler aramızda tutku olduğunu öne sürerdi, çekim. Lakin aramızdaki şey öfkeydi ve öfkenin duvarları bazen nefretin duvarlarından daha aşılmaz olabiliyordu.

''Zenbar,'' diye fısıldadım yavaşça. Sesim titredi, ondan korkmuyordum ancak bu kadar yakınımda olması... Bedenimin sürekli diken üstünde olmasını sağlıyordu. ''Biraz uzaklaş, konuşalım.''

Arka arkaya üç kez cıkladı. Kaşları kavislendi ve o da benim gibi televizyonun ekranına baktı.

''Belki de,'' dedi yavaşça. Sesi zehirli bir sudan farksızdı ve ben onun için çölde, bir damla suya muhtaç kalan insandım. Zehirli suyun olduğu bardağı dudaklarıma dayadı, ''Belki de sana daha yakın olmak istiyorum Vasmina?'' dudaklarımı araladım ve ''Yeterince yakın değilim, henüz.'' Suyu içtim. ''Boynunu parçalayacak kadar yakın değilim.''

''Benim değiller,'' diye ona açıklama yaptım. Sesim düzdü, bakışlarım kahverengi gözlerim kadar sıradandı.

''Benim ikiyüzlü madalyonum,'' diye seslendi, bir elini ensemden öne doğru sarkıtarak yanağıma yasladı ve işaret parmağının yüzeyiyle yanağımı okşadı. Nabzım hızlandı, nefeslerim nabzımın aksine oldukça azaldı. ''Söyle bana, o zaman neden masandalar?''

''Birisi verdi,'' diye bildim. ''Dün, evime sen gelmeden on on beş dakika önce posta deliğinden onu bana attı. Kim olduğunu bilmiyorum sadece... sadece...''

Kim olduğunu çok iyi biliyorum ama benim saf ve salak bir kız olduğuma inanman gerek, aksi halde bu oyun ikimiz içinde bir çıkmaz olur.

Masum.

Dilime yalan diye doladığım kelime masumiyetti ve ben şeytanın boynuzunu çalan o hırsızdım.

''Sadece ne?'' sesi, fırtına öncesi sessizliği andırırcasına büyük bir sakinlikle yanıp tutuşuyordu.

''Evimin köşesindeki yoldan bir motor sesi duydum, zarfı alıp kimin attığına bakmak için çıktığımda. Motor sesi, silahlılarla aynıydı.''

''Norm.'' Diye mırıldandığında sessiz kalmayı tercih ettim. ''Norm senden ne istiyor?''

Terk, Dünya... Ring'te oynanan Boks'un çok tehlikeli bir oyun olduğunu ve zarın her an şekil değiştirebileceğini hep söyler.

CÜRETKAR ~ SONSUZU YAŞAMAK | +18Where stories live. Discover now