11 - Küçük Ares.

8 1 0
                                    

Bilyenin kırılmasıyla bembeyaz bir sis oluştu ortada, bütün odam dumanla kaplanmıştı sanki. Gözlerimi kısıp sisin içerisini görmeye çalıştım, oradaydı. Mavi gözleri ve kar beyazı saçlarıyla bana gülümseyen çocuğu gördüm.

Sanırım sihir cidden işe yaramıştı. 

"Lara…" dedi Ladon bana gülümseyerek. "...sen çağırmasaydın ben gelecektim, beni çok beklettin..." dedi kocaman gülümsemesiyle. Sonra bir anda yüzü düştü, etrafa çatık kaşlarıyla birlikte korku dolu bakışlar attı. Bu anlık değişim de neydi böyle? Ne olmuştu birden? "...bu da ne böyle?" diye mırıldandı sinirli bir şekilde.

Ne neydi?

Odamı hızlıca süzdü ve gözleriyle her yere detaylıca baktığından emin oldu.

"Burada hiç iyi şeyler hissetmiyorum, ben yokken ne yaptın sen?" Odanın etrafında turlamaya başladı, eşyalarımı karıştırıyordu ve her yeri de dağıtıyordu. Bulduğu her şeyi yere atıyordu, her şeyi.

"Ne yapıyorsun, bıraksana onları…" dedim sinirle. Bütün kıyafetlerimi yere atıyordu, sanki aradığı bir şey vardı. Ne arıyordu? Sinirle çekmece ve dolaplara yöneldi, hepsini açıp içindekileri döküyordu yere. Tüm çekmeceleri olduğu yerden çıkarıyordu. İlk gün geldiğimde dolabın içerisinde olan tüm elbise ve takılar yeri boylamıştı şimdi. "...odamı dağıtmayı kes, ne oluyor sana?" dedim.

Sanki o an orada olduğumu fark etmiş gibi gözleri beni buldu. 

"Lara…" dedi hemen ileri atılarak fakat bir şey bana doğru ilerlemesini engelledi. Duvar gibi bir şey vardı aramızda. "...neden ben…" tekrar yanıma yanaşmaya çalıştı fakat sanki aramızda bir bariyer vardı, yanıma gelemiyordu. Gözleri üzerimi aradı, beni süzüyordu resmen. Bedenimi uzun süzmelerinin sonunda gözleri bileğimde takılı kaldı, anlayamadığım bir ifade vardı suratında.

"Lara, onu sana kim verdi bilmiyorum ama…" gözleri karardı, sinirlenmiş miydi, ama neden? "...o lanet bilekliği çıkar kolundan, hemen."

Gözlerim dediği cümleyle bileğime gitti, satıcının verdiği bileklik mi? Koluma bugün ben fark etmeden zorla takılan bileklik mi? Sağ elim, sol bileğime gitti ve gözlerimle aynı renk mücevherlere sahip bilekliği kolumdan çıkarmaya çalıştım.

Çıkmıyordu, ne kadar zorlasam da çıkmıyordu.

"Ben…" çekiyordum, yerinden çıkarmaya çalışıyordum ama çıkmıyordu. Neden ben çıkarmaya çalıştıkça bileğime daha da güçlü tutunuyormuş gibi hissediyordum? "...ben çıkaramıyorum bunu." diye fısıldadım ümitsizce.

Neden çıkmıyordu bileğimden? Düşününce o gün hiç çıkarmayı denememiştim, veren kişi de bir garipti zaten. Aias ve bana değişik bakışlarını atıp durmuştu. Ben izin vermediğim halde takmıştı bilekliği bileğime, bana sormamıştı takarken. Gözlerim Ladon'a doğru döndü. Ladon'un ise sinirden deliye dönmüş bir hali vardı, konuşmanın sonunda onu çağırdığıma pişman olmazdım umarım. 

"Lara sadece iki gün oldu…" dedi Ladon sinirle bariyerden nasıl geçeceğini anlamaya çalışarak. "...iki gün içerisinde nasıl lanetli bir nesne bulup onu kendine mühürlemiş olabilirsin anlamıyorum…" değişik sihirler fısıldayarak bariyeri kırmaya çalışıyordu. "...bunlar yasaklanalı iki yüz yıl oluyor! Ben bir tanesini bulabilmek için kendimi paralıyorum ve sen gidip iki gün içerisinde lanetlenebiliyorsun…" Lanetlenmiş miydim? Lanetli bir nesne mi bulmuştum ben? İsteyerek olmamıştı ki, birden koluma takılı bir halde bulmuştum kendimi. Elinden buz çıkarıp kalkanı dondurmaya çalıştı ama havayı dondurmaya çalışıyormuş gibi oldu ve soğukluğu ben de hissettim. "...nereden aldın sen bunu?" dedi sinirle.

Olseian'ın LanetiWhere stories live. Discover now