28.

218 29 170
                                    

Ayy acaba neler yazıcam bu bölümde! bolumler gec geldigi icin ozur dilerim cok yogundum bu aralar fakat bu haftadan sonra bolumler daha duzenli gelecek, zaten biliyorsunuz, finale de yaklastik, bu yuzden pek yazmak da istemiyorum acikcasi, her neyse,

İyi okumalaarrr! 💗

...

O gece Hyunjin Felix'te kalmıştı. Felix ne kadar ısrar etse de Hyunjin yatakta değil, koltukta yatmayı tercih etmişti. Felix gece sürekli uyanmış, onu kontrol etmek için salona gidip gelmişti. En sonunda bundan yorularak battaniye ve yastığını alarak o da salona geçmişti. Hyunjin'in karşı koltuğuna serilmiş ve orada uyumuştu.

Sabah ilk uyanan Hyunjin oldu, gözlerini açıp soluna baktığında karşı koltukta minicik, büzülmüş Felix'i görmeyi beklemiyordu. Felix her gece yaptığı gibi üstünü açıp, fark etmemiş, bu yüzden kollarını kendine sararak uyumuştu. Hyunjin yerinden kalktı ve Felix'e doğru yürüdü, geldiğinde hızla üstünü örttü ve yanına çöktü. Melek gibi bir yüzü vardı Felix'in, aynı şekilde melek gibi de bir kalbi... Hyunjin düşündü, 'Benim gibi bir şeytan, onun gibi bir meleği hak ediyor mu?' dedi kendi kendine.

Biraz daha yaklaşıp uyandırmamaya özen göstererek ufak bir öpücük kondurdu dudaklarına, sonra yerinden kalkıp hırkasını geçirdi üstüne. Eve gitmesi ve sorumluluklarını artık kabul etmesi gerekiyordu.

Felix zaten uyanınca yazardı, bu yüzden bir not bırakmadı. Onu bu şekilde bırakıp gitmek çok zor geliyordu, her saniye yanında bulundurmak istediği bu ufak tefek çocuk onun için çok değerliydi, onu da kaybederse delirirdi herhâlde.

Son kez güzel yüzüne baktı çocuğun, sonra ses çıkarmamaya dikkat ederek kapıyı açtı ve dışarı çıkıp ardından kapattı...

~

Minho şu an Changbin'in yanında öylece duruyordu, tek arkadaşı oydu, ondan başka kimsesi yoktu. Ağlamıyordu, gülmüyordu, hiçbir amacı yokmuş gibiydi. Changbin sürekli ona bakıyordu, ne kadar kötülük yapsa da seviyordu bu çocuğu, konuştuğunda sadece onu dinliyor, ne isterse yapıyordu. Hep bir 'Acaba?' geçiriyordu içinden, sonra buna olanak vermiyordu. Hâlbuki bu çocuğun gözlerine gömülmek tek istediği şeydi, fakat çocuk ona yanaşmıyordu bile, onu sadece bir yardımcı olarak görüyordu.

"Minho, ne zamana kadar böyle sessiz duracağız..?"

"Canım konuşmak isteyene kadar."

"Lütfen Lee, beni endişelendiriyorsun."

"Sana endişelen diyen olmadı, ayrıca niye benim gibi iğrenç biri için endişeleniyorsun ki?"

"İğrenç değilsin Minho, kes şunu."

"İğrencim, o haklı."

"O haklı falan değil, seni hak etmeyen bir orospu çocuğunun değersiz lafları için kendini bu kesenin içine koyamazsın, buna izin veremem."

"Benden hoşlanıyorsun, değil mi?"

Changbin anında buz kesilmişti, daha kendisi bile bundan emin değilken karşısındakinin birden bunu söylemesi onu besbelli zora sokmuştu.

"Sende kendimi görüyorum Seo Changbin, hoşlandığı kişinin ona bok gibi davranmasına rağmen vazgeçmeyen,  salak çocuğu görüyorum sende. Gel dese gelen, git dese de gidemeyen o saf ruhlu kendimi görüyorum sende. Ama bak, benim sonuma bak şimdi, sen de mi böyle olmak istiyorsun? Senin de Hyunjin'i öldürecek kadar gözün döner mi benim için?"

Aşk KilidiWhere stories live. Discover now