2.

702 92 457
                                    

2. Bölüme hoşgeldinizz! Önceki bölümün yorumlarını okuyunca yazma isteğim kabardı bir bölüm daha yazayım dedim, yorumlarınız benim için çok değerli😭💗

İyi okumalaarrr!

...

Felix uzattığı eli hemen geri çekti, ne yaptığının yeni farkına varmıştı, biraz utandı ve önüne geri döndü. Elindeki kitabı artık okumuyordu, sadece gözlerini kelimelerde gezdiriyordu. Yanındaki çocuğun kalın sesi onu kendine getirmişti.

"Ne işin var burada?"

Sarılı çocuk biraz tedirgin olsa da kısık bir sesle cevap verdi.

"Ben hep gelirim buraya, ya sen? Seni daha önce hiç görmemiştim, gerçi daha önce sizin ülkenizden kimseyi görmemiştim."

"Biriyle kavga ettim de, önemli bir şey değil."

"Anlıyorum, bana anlatmak ister misin?"

"Sen kimsin ki sana anlatacağım?"

Felix sıkıntılı bir nefes vererek önüne döndü. Hyunjin ile dediği şeyin kırıcı olduğunu fark edince Felix'i kolundan dürttü.

"Öyle demek istememiştim."

Felix'in gözleri Hyunjin'e döndü ve parladı.

"Hiç sorun değil, hatanı anlamış olman çok güzel."

Felix yeniden kocaman gülümsedi, Hyunjin sadece bir anlığına gülüşünde kaybolmayı diledi. Sonra önüne geri döndü.

Saatler geçti, ikisi de hiç konuşmuyordu, Felix neredeyse kitabının yarısına gelmişti. Kitap zaten incecik bir şeydi, tek oturuşta biterdi, Felix'te bunu amaçlıyor gibiydi, fakat sürekli dikkati dağılıyordu yanındaki çocuk yüzünden, sürekli ona bakma isteği duyuyordu ama çok utanıyordu. İçinde anlam veremediği bir duygu oluşturuyordu bu çocuk.

"Saçlarına dokunabilir miyim?"

Felix bir anda pat diye demişti bunu, utana sıkıla. Onların ülkesinde yiyecekler dışında kırmızı bir şey görmek mümkün değildi. Her şey açık, pastel renklerden oluşurdu. İşte bu yüzden merak ederdi Felix, karanlık nasıl bir şeydi?

"Bana dokunursan öleceğini bilmiyor musun, seni aptal."

O haklıydı, ama yine de çok merak ediyordu.

"Keşke dokunabilmem mümkün olsaydı."

"Bu sadece 3 kilit sayesinde olabilir."

"Biliyorum. Ölüm kilidi, nefret kilidi ve aşk kilidi."

"Biz seninle onlardan hiçbirine sahip olamayız."

"Nedenmiş, eskiden çoğu kişi bunu yapmayı başarmış. Birbiriyle evlenenler bile varmış hatta!"

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Hiç."

Felix sırıtarak önüne döndüğünde Hyunjin ona 'Nereden aldım başıma bu belayı?' der gibi bakıyordu.

Nihayet hava karardığında Hyunjin önce gökyüzüne, sonra da yanındaki ufak çocuğa baktı.

"Evine gitmeyecek misin?"

Felix kitabından başını kaldırdı ve gökyüzüne baktı.

"Vay canına, hava kararmış. Aa, yıldızlara bak! Çok güzel değiller mi?"

Hyunjin tekrar kafasını gökyüzüne çevirdi, yıldızlar gerçekten güzel görünüyorlardı.

"Evet, öyleler."

Hyunjin Felix'e baktığında onun gözlerindeki mutluluğu gördü, hissetti. Onun da içinde anlam veremediği bir duygu belirdi.

Başını iki yana sallayıp ayağa kalktı.

"Tamam, yeter bu kadar. Ben eve gidiyorum. Sen de ne yapıyorsan yap. Çok geç saate kalma, bizim taraftakiler biraz vahşilerdir, sana zarar verebilirler."

Felix, Hyunjin'in son dediği şeyden dolayı utanmıştı, aynı şekilde ayağa kalktı ve elindeki kitaba sarıldı.

"Teşekkür ederim. İyi geceler."

Gülümseyerek arkasını döndü. Birkaç adım atmıştı ki arkasından gelen ses onu durdurdu.

"Yarın da gelecek misin?"

Felix gülümsedi ve arkasına dönüp uzun boylu çocuğa baktı.

"Her zaman geleceğim."

Ve pır pır atan kalbini umursamadan zıplaya zıplaya eve döndü.

...

Hyunjin bey anladik asiksiniz elfjspcsjflshg

Ay cok sirin bir sey oldu bunlarr!

Bölümle ilgili düşüncelerinizi buraya alalım!

Beğendiyseniz oy ve yorum atmayı unutmayınn! Hepinize çok kalpp! 💗💗

Aşk KilidiWhere stories live. Discover now