8.

544 65 216
                                    

Yooo whats up girllsssss, bolumler gec geldigi icin ozur dilerim lutfen beni dovmeyin, zaman buldukca yazmaya calisiyorum! Baktim herkes yeni bolum nerde diye soruyor uyumadan bir bölüm atayim da sabah uyandıgınızda mutlu olun! İyi okumalar 😭💗💗

...

Hyunjin o gece düşünmekten uyuyamamıştı bile, içinde kötü bir his dolaşıyordu. Felix'e gitmek istiyordu fakat ne yapabilirdi ki, ona dokunmadan, onu hissetmeden ne yapabilirdi?

Neden bu kadar endişeli olduğunu kendisi bile bilmiyordu, 'En fazla ne olabilir ki?' diye düşünüyordu hep. Minho'ya söylediği şeyin ağır olduğunun farkındaydı fakat o an o kadar gözü dönmüştü ki, ağzından çıkan sözleri duymamıştı bile. Sağına döndü, soluna döndü. Hâlâ uyuyamamıştı. En son derin bir nefes alarak kalktı yataktan, belli ki hava alması gerekiyordu. Sıkıntılı bir şekilde ceketini giydi ve odasından çıktı. Onu soran hizmetlilere hava almaya çıktığını söyleyerek geçiştirdi. Aslında amacı Felix'e ulaşmaktı, ama bu saatte bunu yapamazdı.

Evin kapısını kapattı ve kendini dışarı attı, yorgundu fakat içindeki his nefesini kesiyordu. Hava yağmurlu olduğundan içi huzurla dolmuştu.

Aklına gidecek yer gelmiyordu, çünkü daha önce hiç bu kadar çok dışarı çıkmamıştı. Hyunjin sosyal bir çocuk değildi hiçbir zaman, insanlarla konuşmayı sevmezdi, belki bu huyu biraz babası yüzündendi. Babası onun dışarı çıkmasına neredeyse hiç izin vermezdi çoğu zaman, Hyunjin'de o kadar istekli olmadığından genelde insan ilişkileri kötüydü. Fakat babası artık yaşlanmıştı, pek karışmazdı Hyunjin'e. Hyunjin içinden 'İyi ki o gün babamla kavga etmişim.' diye geçirdi. Eğer babasıyla kavga etmemiş olsaydı Felix'le hiç tanışmayacaktı.

Kendini bir anda uçuruma yaklaşır vaziyette buldu, ayakları onu oraya sürüklemişti, kendisi de itiraz etmemişti zaten. Biraz daha yaklaşınca karanlığın arasından hıçkırıklar duymaya başladı. Kimin olduğunu bilmiyordu ama kalbi sızlamıştı nedense. O anda fark etti,
Felix ona duyguları hissettirmişti.

Ağlayan kişi tam uçurumun kenarındaydı. 'Bu havada, bu saatte ne işi var bunun burada.' diye düşündü. Hemen karanlıktan yüzü görünmeyen kişinin yanına gitti.

"Şey, neden ağlıyorsunuz?"

Göremediği kişi burnunu çekti ve kafasını kaldırdı, o an Hyunjin onun kim olduğunu anladı. Bu Felix'ti. Parlak gözlerinden anlamıştı.

"Felix?"

"Hyunjin..."

"Ne işin var burada? Hasta olacaksın!"

Felix burnunu çekti tekrar.

"Sence tek sorun bu mu..?"

Hyunjin aptallığının farkına vardı ve Felix'in yanına oturdu. Felix'in üstünde hiçbir şey yoktu neredeyse, bu yağmurlu havada neden burada oturuyordu ki?

"Neden ağlıyordun?"

Felix sessiz kaldı, Hyunjin tekrar sordu, bu sefer sesi daha yüksek çıkmıştı.

"Neden ağlıyordun dedim!"

"Ben... Çok korktum, gerçekten korktum Hyunjin. O insanlar birden beni kaçırdı, ne olduğunu anlayamadım bile. Senin beni kurtarmaya geldiğini duymuştum ama gözlerimi açamayacak kadar uyuşuktum. Daha birkaç saat önce kendime geldim. Neyse ki Jeonginnie yanımda oldu, bana hemen yiyecek bir şeyler getirdi. Pek yediğimi söyleyemem ama, ona denk geldiğin iyi olmuş. Benim kardeşim gibidir o. Senden de bahsetti, çok kibar biriymiş diye, gerçekten öylesin! Teşekkür ederim her şey için Hyunjin-ah..."

Aşk KilidiWhere stories live. Discover now