12.

461 48 358
                                    

artik yazcak biseyim kalmadi bu bolumu bicir bicir yapayim da kotulukleri sonra dusunuruz JSKDJEODWJDJEHD

gelen pozitif yorumlarınız beni yazmaya öylesine itiyor ki sabahın köründe kalkıp sıkıla sıkıla gittiğim bir bucuk saatlik otobus yolculugu sizin sayenizde tatlı hâle geliyor, canım okurlarim 😭💗💗

hadi bolume gecelimmm!

...

Felix o gün eve gittiğinde, mutluluktan ne yapacağını şaşırmıştı, yemeğini elleri titreye titreye yiyordu, heyecan ve mutluluk hâlâ içinde dolaşıyordu. Gerçekten tesadüf eseri tanıştığı bu çocuğa bu kadar bağlandığına ve şimdi, o çocukla sevgili olduğuna inanamıyordu!
Bu aşk kilidini bir gün gerçekten ateş ülkesinden biri için kullanacağı aklının ucundan bile geçmezdi, hep bir hayal olarak görürdü o bunu. Şimdi ise gerçekleştirdiği bu hayal gözlerinin önüne seriliydi. O çok, çok mutluydu!

Hyunjin'de ondan farklı değildi, o gün hiddetle çıktığı o ev ona yepyeni, tertemiz birini kazandırmıştı. Yaptığına kendisi bile inanamıyordu, gerçekten su ülkesinden biriyle öpüşmüştü, hiç korkmadan, tereddüt etmeden. Babasından çok korkuyordu tabii ki ama seviyordu işte, sevince kalp, korkmazdı tehlikelerden.

İçini kemiren bir başka konu ise Minho'ydu, onun dediklerini tabii ki yapmayacaktı, gerçekten aşıktı G
Felix'e, ona asla zarar veremezdi.

O gün hayatında ilk defa içinde çok güzel bir hisle uyumuştu Hyunjin, ilk defa kendini böyle hissediyordu, ilk defa gerçek aşkı tadıyordu, böylesine güzel biriyle.

O gece ikisi de en huzurlu uykularını aldılar, ne de olsa artık mutlulardı, değil mi?


Felix sabahın erken saatlerinde uyanmıştı, gece boyu sürekli uyanmıştı çünkü içindeki heyecan hissi onu sürekli dürtüyordu. Kalkıp güzelce duşunu aldı, mis gibi kokan saçlarını güzelce taradı ve kuruttu. Sürdüğü lipbalm dolgun dudaklarını yumuşacık gösteriyordu. Üstüne beyaz bir kazak geçirdi ve mutfaktan henüz hazırlanmamış 2 tane ramenini alıp çantasına koydu. Kitabını da çantasına yerleştirdikten sonra bir şey eksik gibi geldi, sonra hatırladı, artık aşk kilidinin bir sahibi vardı.

Hyunjin'in orda olmasını umarak uçuruma koşuyordu heyecanla, bugün ona sürpriz yapmak istiyordu.

Biraz daha koştuktan sonra nefes nefese duraksadı uçurumun başında, Hyunjin oradaydı.

"Bebeğim?"

Felix duyduğu kelimeyle büyülendi, o an her şeyin yok olduğunu, sadece ikisinin kaldığını hissetti. O kadar güzel bir histi ki bu, sanki her zaman bu anı bekliyormuş gibiydi. İçinden 'Bana bebeğim dedi...' diye geçirdi, bu gün bu anı hiçbir şey mahvedemezdi.

"İyi misin? Neden koştun?"

Felix sonunda kendine gelebildiğinde cevap vermişti.

"Tut elimi."

Felix elini uzatmış, Hyunjin'i bekliyordu, ikisi de hâlâ gergindi bu konuda, hâlâ alışamamışlardı bu duruma fakat Hyunjin yine de tuttu Felix'in elini. Felix'in içi değişik bir hisle dolup taşmıştı, ve Felix bu hissi çok sevmişti.

Felix Hyunjin'i su ülkesine doğru çekmeye başladı, Hyunjin anlamaz bir şekilde yürüyordu Felix'in arkasından.

"Nereye gidiyoruz?"

"Birlikte ramen yiyeceğiz, çok güzel bir yer biliyorum, rameni kendin yapıp kendin yiyorsun manzara karşısında."

"Yani beni date'e mi çıkarıyorsun?"

"Sanırım öyle oldu biraz."

Felix gülümsedi ve yürümeye devam etti, Hyunjin de onun arkasından ilerliyordu hâlâ. Birleşen ellerine baktı biraz, içini huzur kapladı. Mutluydu.

Felix söylediği yere geldiklerinde içeri girdi ve pişirme yerine yürüdü direkt olarak, ellerinin ayrılmış olması hoşlarına gitmemişti ama daha çok tutacaklardı bu elleri, o yüzden sorun etmediler.

Felix çantasına attığı iki ramen kutusunu da çıkardı, ağızlarını açtı ve köşede duran su ısıtıcısını kullanarak suyu ısıttı.

"Sen şu kapıdan git, bulduğun en güzel yere otur sevgilim, ben şunları yapıp geleceğim."

Hyunjin öylece durdu, Felix'in söylediği kelimeyi sindirmeye çalıştı, sevgilim... Hiç başka birine sevgilim demiş miydi acaba Felix? Bu narin kalbini başkaları için harcamış mıydı ki? Sonra daha fazla sorgulamayıp Felix'in söylediği yere doğru ilerledi, kapıdan dışarı çıktığında önünde bir cennet var gibiydi, o kadar güzel bir yerdi ki Hyunjin'in ağzı açık kalmıştı bu manzara karşısında. Bulduğu en güzel yere oturdu ve Felix'in gelmesini bekledi.

Felix nihayet elinde tepsi ile geldiğinde Hyunjin oturduğu yerden kalktı ve Felix'e yardım etti. Elindeki tepsiyi alıp yavaşça masaya indirdikten sonra ikisi de oturdu ve ramenlerini yemeye başladılar. Felix dünden beri çok bir şey yemediği için acıkmıştı fakat artık bir sevgilisi vardı, güzel görünmesi ve kilo almaması gerekiyordu. Bu yüzden çok yemedi, neredeyse yarısı hâlâ olduğu gibi duruyordu. Hyunjin ise hepsini bitirmişti, çok beğenmişti. Kafasını kaldırıp Felix'e baktığında onun yemediğini, hepsini bıraktığını gördü.

"Felix, neden yemediğinin farkındayım, bitir şunu. Ben seni her hâlinle seveceğim."

Felix gülümsedi ama yine de yemedi, en sonunda Hyunjin sinirlendi ve rameni önüne alıp chopstickle kaldırdı ve Felix'e uzattı.

"Ne? Hyunjin saçmalama, bebek miyim ben? Dur, utanıyorum!"

"Evet, benim bebeğimsin. Şimdi ye şunu."

Felix utana sıkıla Hyunjin'in elinden bütün rameni yemişti, ikisi de güldüler sonra, bu ortamda bunu yapmaları çok komikti. İkisi de kahkahalar atıyordu, kendi hâllerine gülüyorlardı.

O gün çok güzel geçmişti, ilk defa uçurum dışında bir yerde, el ele tutuşarak bir şeyler yapmışlardı, ikisinin de buna ihtiyacı vardı belli ki, yenilenmiş gibilerdi. Eve dönecekleri zaman Hyunjin Felix'i evine bırakmayı teklif etti, Felix'te kabul etti, bu saatlerde dışarıda olmaktan korkuyordu doğrusu.

Evin önüne geldiklerinde Felix son kez arkasını döndü, Hyunjin'in yanına gitti ve yanağına ufak bir öpücük kondurup minik minik adımlarla eve kaçtı, utangaç bir bebek gibiydi. Hyunjin ise gülümsemişti öylece, aptal gibi. Hayatında hiç bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu bile. Sonra ellerini cebine koyarak eve gitti, huzur buydu.

...

AMA BUNLAR COK BICIR BICIR SEYLER OLDULAR YAAAA

yedim.

Bölümü nasıl buldunuz! Yazarınız yine döktürdü sizin icin 🤭💗

Hepinizi seviyorum ve OPUYORUM. gorusuruzzz 💗💗💗




Aşk KilidiWhere stories live. Discover now