10.

20 4 0
                                    

Yoongi ders boyunca Jimin'i düşündü. Onun bu ani, samimi tavırları, nedense bir anda Yoona'dan bahsetmeyi kesmesi ve en önemlisi...

"Sana daha iyi anlatmak için çalışıyordum. Bazen sorduğun soruları yanıtlayamadığımı fark ettim de."

Yoongi'nin onu tanıdığı bir ay boyunca Jimin ile ilgili bazı fikirleri olmuştu. Bir kere anlaşması kolay ama uzaklaşması zor bir insandı. Fazla uğraşıyordu. Bazen gerçekten fazla ileri gidebiliyordu. İyi rol yapıyordu. Ayrıca istediğini elde etmek için insanları kullanmaktan çekinmiyordu, en azından Yoongi öyle düşünmüştü. Şimdiyse bütün bu süre boyunca Jimin ile ilgili öğrendiği her şey bir anda alt üst olmuştu sanki. Yoongi, onu adeta yeni bir ışık altında görüyordu. Otuz gündür gencin kendisine söylediği her şeyi, yakınlaşmak için attığı her adımı elinin tersiyle itmişti. Peki, bütün bu süre boyunca onu yanlış yorumlamış olabilir miydi gerçekten?

"Yakın falan değiliz Jimin. Seni bir haftadır tanıyorum ve o yedi gün boyunca ablamdan başka bir şeyden bahsetmedin. Bana sadece ablamın gözüne girmek için yardım ediyorsun, biliyorum ama artık yeter."

Hayır, hayır. Yoongi'nin hiçbir şeyi yanlış yorumladığı falan yoktu. Jimin ilk başlarda gerçekten de Yoona'ya yakınlaşmak için onu kullanmıştı. Şimdi bir şeylerin değiştiğini düşünmek, Jimin ile arkadaş olmaya çalışmak açıkça aptallık olurdu, üstelik sınava bir buçuk ay gibi kısa bir süre kalmışken.

Kafasını sıranın üzerine koydu ve gözlerini kapattı. Şu anda istese de hocanın sesini duyamıyor, derse odaklanamıyordu. Jimin aklını tamamen işgal etmişti. Genç, bugüne kadar Yoongi için uzaktan izlemesi gereken bir proje, çalışması gereken bir ödevden fazlası değildi. Kendisinin de Jimin için öyle olduğunu düşünmek işine gelmişti. Eğer Jimin ona baktığında sadece Yoona'ya ulaşmak için atılacak bir adım olarak görürse Yoongi'nin içi rahat edecekti. Hatta belki bir yere kadar onu kandırmakta haklı olacaktı. Kendince.

Ama ya Yoongi yanıldıysa? Ya Jimin samimiyse?

"İyi dersler hyung. Daha sık sadece ikimiz buluşalım."

Yoongi bir an nefes alamadığını fark etti. Kalbi hızlanmış, elleri terlemeye başlamıştı. Sınıf fazla sıcaktı. Sanki boğazı düğümlenmişti. Boğuluyor gibi hissediyordu. Ya yanıldıysa? Ya gerçekten kendi çıkarları için başkalarını kullanan kötü biriyse? Ya Jimin samimiyse ve Yoongi onun bu samimiyetinden faydalandıysa? Ya yanıldıysa, ya yanıldıysa, ya yanıldıysa? 

Ya Jimin gerçekten ona yakın olmaya çalışıyorsa?

Yoongi son bir aydır dünyanın en iyi insanı olmadığının farkındaydı. Jimin'e yaptığı şey açıkça kötülüktü ama şu ana kadar Jimin'in de kendisini kullandığına inanmış ve kendi davranışlarını görmezden gelmişti. Derin derin nefes aldı ve terli ellerini pantolonuna sildi. Eğer yanılıyorsa ve Jimin samimiyse o zaman Yoongi'nin onu kendinden uzaklaştırması gerekiyordu. Bugün olanlar bir daha tekrarlanamazdı. Onunla asla tek başına buluşmayacaktı. Ayrıca bir daha Jimin'in ona sarılmasına da izin veremezdi. "Yakın değiliz, arkadaş bile sayılmayız. Jimin'in bunu anlaması gerek." diye düşündü. "Ben de. Ben de unutmamalıyım."

Yoongi insanlara soğuk davranmaya, kendini kapatıp herkesi duvarlarının dışına itmeye aşinaydı. Sosyal anksiyetesi sadece insanlarla konuşmasını engellemiyor, aynı zamanda fazla yaklaşanları uzaklaştırıyordu. Korkuyordu. Güvendiği insanların kendisini incitmesinden deli gibi korkuyordu Yoongi. Bu yüzden bu kadar az arkadaşı vardı. Bu yüzden yeni insanlarla tanışmakta, kendini açmakta zorlanıyordu.

Taehyung lise arkadaşıydı. Aslında ortaokula da birlikte gitmişlerdi ama o zamanlar tanışmıyorlardı. Yoongi lisedeyken, şu an olduğundan çok farklı bir insandı. Kendine yarattığı sahte kişiliği sayesinde bir şekilde okulda tanınıyordu. Taehyung ise neredeyse tamamen aynıydı. Yine çok konuşuyordu, hareketliydi, çocuksuydu. İkisi de basket takımındaydı. İlk tanışmalarından hemen sonra Taehyung, yanlışlıkla Yoongi kafasına bir basket topu atmıştı. Nedense ondan sonra Yoongi'nin peşinden bir türlü ayrılmamış, eninde sonunda da onunla arkadaş olmayı başarmıştı. Bu açıdan Jimin'e çok benziyordu belki ama Yoongi, Taehyung'un samimiyetinden bir an bile kuşkulanmamıştı. 

Tabii, gay olduğunu söylediğinde Taehyung çok kötü bir tepki vermiş ve iki arkadaş uzun bir süre konuşmamıştı. Taehyung sonradan buna çok pişman olmuştu. Özür dilediğinde Yoongi yine onun samimi olduğunu biliyordu.

Jimin de durum çok farklıydı. Yoongi onun neyi, neden yaptığını asla anlamıyordu. Bu yüzden şu ana kadar ondan uzak durmak kolaydı. Arkadaş değillerdi, asla da olmayacaklardı.

Jimin'in kırmızı yanakları, ona bakarken parlayan gözleri aklına geldiğinde iç çekmemek için kendini zor tuttu Yoongi. Ona dokunmadan hemen önce dudaklarını yalaması, flört eden bakışları..."Siktir, siktir, siktir." 

Yoongi kusacak gibi hissediyordu. Oturduğu yerde daha fazla kalamazdı. Çantasını eline aldığı gibi koşar adımlarla sınıftan çıktı. Adım sesleri hocanın dikkatini çekse de şu anda umursayamayacak kadar kötüydü. İkişer ikişer merdivenleri indi. Bir yandan da kusmamak için derin nefesler alıyordu. Dışarı çıktı. Hava buz gibiydi, montu da üzerinde değildi ama yine de soğuk, yanan tenine iyi gelmişti. Fakültenin önündeki merdivenlere oturdu ve derin bir nefes aldı.

Jimin ile tanıştığı günden nefret ediyordu. Keşke asla o saçma iddiaya girmeseydi, keşke genç yanına geldiğinde onu kovsaydı. Keşke Jimin ile tekrar karşılaştığında ona gerçeği söyleseydi. Keşke her şeyi ama her şeyi farklı yapsaydı. Son bir aydır kendisi değildi. Bütün değerleri, sınırları yok olup gitmişti. Yeni tanıştığı bu karakterinden utanıyordu. Böyle bir insan olabileceği aklının ucundan bile geçmemişti.

Üstelik bir de Jimin'i düşünmeden duramıyordu.

"Haksız da çıkmamışım aslında. Jimin senden hoşlanıyor."

Yoongi sıcak yüzünü soğuk ellerine bastırdı. Delirmek üzereydi. Neden şimdi hatırlamıştı bunu? Taehyung söylemişti, değil mi? Kendisinde kaldığı gün. Bir hafta önce. O gün ikisi de o kadar sarhoş olmuştu ki Yoongi, arkadaşının tam olarak ne dediğini hatırlamıyordu. Sadece bu, nedense aklına gelmişti. Hiçbir anlamı yoktu. Taehyung'un sarhoşken söylediği saçma sapan bir şeydi sadece. Jimin, Yoongi'den hoşlanmıyordu. Hayır, hayır, hayır. Jimin, Yoona'ya aşıktı. Yoongi'yi sadece ona yakınlaşmak için kullanıyordu o kadar. 

"Hyung, iyi misin?"

Yoongi kafasını kaldırmadan bile sesin kime ait olduğunu biliyordu. Ama şu anda onu göremezdi, yoksa gerçekten kusardı. "Keşke yer yarılsa da içine girsem." Zorla da olsa ellerini yüzünden çekti. 

Jimin, Yoongi'nin yanına çömelmişti. Hyung'una bakarken eğildiği için siyah saçları yüzüne dökülüyordu. Burnu ve yanakları soğuktan hafifçe kızarmıştı. Endişeli görünüyordu. Elini uzatıp Yoongi'nin sırtına koydu.

"Hyung, ne oldu?"

"Sen-" Yoongi yutkundu. Kendini hasta gibi hissediyordu. Konuştuğunun, ne söylediğinin pek farkında değildi. "Sen gitmedin mi?"

"Seni bekledim, belki çıkışta kahve içeriz diye düşünmüştüm." dedi Jimin. Sonra elini Yoongi'nin alnına koydu. "Yanıyorsun hyung!"

"Beni mi bekledin?"

"Hastaneye mi gitsek acaba? Çok kötü görünüyorsun."

Jimin onu beklemişti. Eve gitmemiş, onu beklemişti. Yoongi bir an bile ondan kurtulamıyordu. Onu düşünmek için bile Jimin'den uzak kalamıyordu.

"Gerek yok." dedi kısık bir sesle. Şu anda sadece ondan uzaklaşmak istiyor, yakınındayken mantıklı düşünemiyordu. "Eve gidip uzanacağım."

Yoongi ayaklandığında Jimin de kalktı.

"Hyung, ben de seninle geleceğim. 

"Hayır!" dedi Yoongi, sesi düşündüğünden çok daha sert çıkmıştı. "Lütfen, lütfen benden biraz uzak dur." Sonradan bu söylediklerine pişman olabilirdi belki ama şu anda sadece yalnız kalmaya ihtiyacı vardı.

"Hyung." Jimin ona doğru bir adım attığında Yoongi uzaklaştı. 

"Jimin, lütfen zorlama." dedi. "Ablamla istediğin kadar buluşabilirsin. Sana numarasını da veriririm ama lütfen şu anda benden uzak dur." Yoongi arkasını döndü ve yürümeye başladı. Jimin'in onu takip etmemesini umuyordu.

Etmemişti.

Beauty| YoonminWhere stories live. Discover now