Finale bir kala

923 33 1
                                    

"Neden bana yardım ettin?"

"Çünkü bu kolyeyi sen buldun."

"Ben bu kolyeyi bulduğumu hatırlamıyorum. Hep annem verdi sanmıştım."

"Hatırla Aysima. İlkokulda 23 Nisan'da okulunuza Kazakistan'dan bir kız gelmişti."

"Evet onu hatırlıyorum. Azura." Aslında hatırlamıyordum. O anda birden aklıma gelmişti.

"O gün sana bu kolyeyi vermişti. O kız aslında benim torunum."

"Yani sen gerçek misin? Yaşıyor musun?"

"Sen de benim torunumsun. Torunlarım her yerde."

Ona yakından bakınca boncuklarda, sonsuzluk işareti olduğunu gördüm. Aynı kolyem gibi.

"Peki sen kimsin. Ben nereden torunun oluyorum?"

"Bin yıllar öncesinden... Ben Zülkarneyn. Ben Abı hayatı ararken güneşin battığı yeri gördüm. Doğduğu yeri de gördüm. Yetinmedim kuzeyi de gördüm. İbrahim'in dinini öğrendim ve gittiğim yerlere götürdüm. Ben Bilge Kağan'ım. Tanrı bana çifte zaman verdi. Benim çifte zamanım da oydu. Ben de bana verdiği çifte zamandan, senin gibi torunlarıma veriyorum."

"Abı hayat var mı gerçekten?"

"Evet onu sakladım. Ortaya çıkacağı günü bekliyorum."

"Kolye neden bende?"

"Türk devletini sen kurtardın. Şehzade'yi korudun. Benim amacım buydu. Kıyamet kopana kadar dünya üzerinde her daim bir Türk devleti var olacaktır. Senden önceki torunum, yani Azura'nın annesi, tarihte bazı şeyleri bozdu. O yüzden bunlar yaşandı ama sen düzelttin kızım." Türk devleti? Bilge Kağan? O Oğuz Kaan o zaman?

"Neden Azura değil?"

"Her birinizin meziyetleri farklı. Sen gibi yabancı dil bilen, tarihini öğrenen bir kız lazımdı."

"Neden sadece kadınlar?"

"Çünkü dünyayı su ve ateş dengesi yönetiyor. Erkekler bu ateşi harlıyor. Kadınlar ise azaltıyor. Bu dengeyi sadece kadınlar kurabiliyor bu yüzden kız torunlarımdan yardım isteyebiliyorum. Kolyedeki safirleri de  Satürn'ün gezegenlerle teması aktifleştiriryor."

"Son birşey, bunun için Padişahla evlenmem mi gerekiyordu? Hayatım mahvoldu. Bana iyi davrandı ama yine de İskender'i tercih ederdim."

"Her devrin bazı dinamikleri vardır. Senin geldiğin yerde kadınlar kendisini her yerde dinletebilir lakin bu devirde bir kadın kendisini sadece ailesine dinletebilir. O da, ailesi dinlemeyi kabul ederse."

"Aysima uyan!" Gözlerimi açtığımda karşımda İskender, yanında da Padişah ve iki askeri vardı. İskender'i görür görmez sarıldım. Ne yaptığımı sonradan farkettim. Padişah ona sarıldığımı çoktan görmüştü. Allah'ım zamanı geri alamıyor muyum bu kolye ile. Keşke bu kolye ile zaman geri alınabilse. Ellerim boynumdaki kolyeyi aradı. Aaa kolye yokki! Kolye boynumda değil. "Kolyem, kolyem yok. O nerede?" Zülkarneyn bitti demişti. Demekki gerçekten bitmiş. Artık hep burada mıyım yani?

Padişah gördüğü manzara karşısında şaşkınlıkla, "Askerler, tez ablamın kolyesi bulunsun!"

"Yok Ahmet hadi gidelim. Bohçamda kaldı kolyem." Bu iş artık bitmişti. Ben bu zamandan başka bir yere gidemezdim. Av meydanına gittiğimizde Ahmet, beni çadırına götürdü. "Abla, Paşa ile aranızda birşey mi var?"

"Ahmet, Hünkar'ım. Ben ne Rüstem Paşa ile ne de Fransız o adamla neden evlenmek istemiyorum, biliyor musun? Çünkü ben sadece İskender ile evlenebilirim. Ben çocukları özlüyorum. Oradan yeni geldim buna rağmen oraya gitmek istiyorum."

PAYİTAHT'TA AŞK - 17. Yüzyıl Kde žijí příběhy. Začni objevovat