İskender ile Kütahya Hayatı

1.1K 49 7
                                    

Mektubu elime aldım. "Hatun yarın sabah geri geleceğim.. Hazır ol."

"Tamam beyim sağolasın." Neden hazır ol dedi ki, mektubu hazırla mı demek istedi acaba? Mektubun hafif mürekkep kokusunu içime çektim. Ah Çelebi'm...

Aysima Hatun, bensiz neylersin, duyduğuma göre zafer çok yakınmış. Belki önümüzdeki ay evime gelebilirim. Sana öyle alışmışım ki babamın konağında gözlerim hep seni ve bülbül sesini arar. Bensiz karanlıktan korkarsın kesin. Valideme seni, güzel ve zeki yeğenini anlattım. Annem çok merak ediyor seni. Gönderdiğim ağa seni alıp yanımıza getirecek.

Hemen bir cevap yazdım. Aslında yanına gideceğim ama yine de ona evlenme teklifi etmeye utanırım herhalde. Ona mektubu vereceğim. Mektubumla edeceğim evlenme teklifimi. Padişah da unutur umarım beni. Hatta bir mektup bile göndermediğine göre unutmuş olabilir.

İskender Çelebi,

İyiki bana bu mektubu yazdın. Oralarda beni unuttun diye ne korkmuştum. Seni özledim. Ben galiba artık başka bir yere gidemem. Senin bir çift ela gözünde bu yüzyılda hapsoldum. Dünyam sen oldun. Kaderimin burada seninle olduğunu anladım. Beni özledin mi Çelebi. Sana bir sorum var. Zevcim olur musun? Ne dersin?

Mektubumu yazdıktan 10 dakika sonra kapı tekrar vuruldu. Bir ulak daha. Bu sefer kesin Hünkar...

"Hatun bu mektup senin. yarın gelip cevabını alacağım."

"Ağam sen burada bekle. Yarın işim var, cevabı birazdan vereceğim."

Gözümün nuru Aysima'm. Çok az kaldı sabret. Planımız sayesinde İran'ı kolayca alt ettim. Sadrazam da, batıdaki savaşı kazanırsa, bu iş istediğim gibi bitecek, her savaşta toprak kazandığım için sevinirdim lakin, ilk defa ödülümün sen olduğunu düşünüp daha da hırslanıyorum. Bu gönlüm artık anlar ki, derdimin dermanı gül yüzündür. Sen cennetime geldiğinde gecem ayına kavuşacak. Ay yüzlüme kavuşacak.

Kendini hazırla. Seni sarayımın kadını yapacağım. Cennetimin baş köşesine koyacağım. Ben de yola çıktım zaten bir aya Payitaht'ta olurum.

Ben de kötü yazımla, cevap olarak;

Hünkar'ım bağışlayın Osmanlıca yazmayı bilmiyorum. Yanlış yazarsam affola.

Siz bu savaşı kazanın Devleti Aliye daha da yücelsin, ben başka bir şey istemem.

Diğer konu için geldinizde konuşalım Hünkar'ım.

O bana süslü, romantik cümleler yazarken ben ona sade bir mektup yazmıştım. O da cariyeleri gibi süslü, romantik cümleler kurmadığımı görünce belki anlar.

İçim mahvoldu. Resmen içim yanıyordu. Ben ne diyeceğim Hünkar'a, nasıl diyeceğim? Ona gelecekten olduğumu söylersem beni bırakır mı? Peki ya Çelebi'yi sevdiğimi söylesem? O zaman beni bırakmaz hatta Çelebi'yi öldürür. Bu işten çıkış yok. Çelebi'ye yazdığım mektubu vermeyeceğim. Kaderime razı olacağım. Eşyalarımı toplayıp ufak bir bohça yaptım. Mahalledeki terziye hazırda kapalı elbiseleri var mı diye bakmaya gittim. Şükür ki, hazırda 3 tane kapalı elbisesi varmış. Onları da bohçama koyup yatağıma yattım. Gece heyecandan zar zor uyudum.

Yine de şansımı tekrar deneyip onu benden vazgeçireceğim.

Sabah namazından sonra, dün mektubu getiren ağa beni almaya geldi. Haliç'e kadar at arabası ile gidip oradan bir sandala bindik. Denizde ilk defa sandala biniyordum. Hep gemiye binmiştim. Sandal beni çok salladı. Karşıya geçsek de kurtulsam. Karşıya geçince başka bir at arabasına bindim. Yollarda kar vardı. Neyse ki, yollardaki karları temizlemişler. Bu yüzden atımız kolayca gidebiliyordu. Ben de İskender'in annesineniyi bir etki bırakabilmek için en kapalı elbisemi giymiştim. Kahve rengi işlemeli krem rengi tek parça kolları uzun ucunda dantel olan gerdanı kapalı, hakim yaka bir elbise.

PAYİTAHT'TA AŞK - 17. Yüzyıl Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin