Padişah Ahmet'in kararı

868 28 3
                                    

Koridordan İskender'in annesinin öksürme seslerini duyduk ve dudaklarımızı ayırarak, gizlice odama gittim. Bu gazla sabahı zor ettim. Onu öpmek... Allah'ım içim kıpır kıpır, liseli kızlar gibiyim.

Sabah uyandığımızda kahvaltıda İskender ile bakışırken birkaç kez teyzeme yakalandık. Hatta birinde gülüşüyorduk da...

Çocukları uyuttuktan sonra her akşam İskender'in odasına gidip fısır fısır gelecekten geçmişten konuşuyorduk. Orada bir ay kalmıştım. Teyzem bizi gözetlemese daha iyiydi ama buna da şükür. Son akşam yine İskender'in odasına gelip koltuğa yanına oturdum.

"Çelebi, canım. Beni bekle tamam mı? Ahmet ile konuşup buraya geleceğim."

"Padişah izin verir mi Aysima? Babasının emanetine nasıl izin verecek?"

"O zaman sen Payitaht'a gel. O zaman kesin izin verir. Hem gözünün önünde olurum."

"Payitaht'ta işim yok ki."

"Sen onu düşünme. Asıl Teyzem ne diyecek? Önce onunla mı konuşsak?"

"Ben istersem o kabul eder Aysima."

Biz konuşurken pat diye teyzem geldi. "Siz ne yapıyorsunuz burada, bu saatte? Yalnız?"

"Şşşt! Validem gelin oturun. Kimseyi ayaklandırmayın!" dedi İskender teyzemin yanına gidip kolundan tutarak.

Teyzem karşımıza yatağın üzerine oturdu.

"Validem ben Padişah izin verirse Aysima ile evlenmek isterim."

"Sen ne söylersin oğlum. Aysima rahmetli Hünkar'ın zevcesi!"

"Ne olmuş Validem. Aysima'nın çocuğu yok. O tekrar evlenebilir. Diğer zevceleri gibi değil."

"Oğlum sen kafayı mı yedin? Senin hakkında neler konuşacaklar. Dul bir hanım ile nasıl nikah kıyacaksın? Hem de teyzenin kızı? Millet demez mi bunlar bugüne kadar çok başbaşa kaldı. Acaba ne yaptılar demez mi? Padişah'ı da aldattılar, kandırdılar demez mi?"

"Demez kimse birşeycikler demez! Derse de validem, o zaman ben de bütün görevlerinden azlimi isterim. Bizi kimsenin tanımadığı bir yere giderim. Gerçekten giderim. Çocuklarıma ondan daha iyi validelik yapacak başka bir hatun yok. Hem bana herkes karadul diyor. Bu saatten sonra kim benimle evlenir?"

"Siz hayallere kapılmayın. Padişah, Aysima'nın nikahına izin vermez."

Teyzenin elini tutarak "Teyze biliyorsun. Padişah ile nikahı ben istemedim. Ben Payitaht'a geldiğimden beri sadece İskender'i sevdim. Kaderimiz böyleymiş."

"Aysima, yavrum seni severim ama ben oğluma dul hatun alamam. Kusura bakma!"

"Teyze, İskender de dul. Sevenleri ayırmak günahtır!"

"Sen hatunsun. O erkek."

Odama gidip yatağa yatarak ağlamaya başladım. Bir süre sonra da yanıma İskender geldi. Yatağa yanıma yattı ve gözyaşlarımı silerek bana sarıldı "Gözümün nuru Aysima'm. Sen validemi düşünme. Sonunda bizi anlayacaktır."

"Canımın içi. O zaman beni bekle tamam mı? Beni mutlaka bekle. Bu sefer bizi kimse ayıramayacak."

Alnımdan öptü ve "Bu sefer kimse ayıramayacak bizi sevgilim."

"Peki teyzem haklı mı? Padişah ile evlendigim için...?"

Parmaklarını dudağıma kondurup beni susturdu. "Aysima, bunları konuşmayalım. Hadi şimdi uyu. Ben seni ölene kadar seveceğim."

Uyandığımda gitmişti. Sanırım beni uyutup odasına gitti. Sabah Ahsen'i de alıp yola çıktık. 2 günün ardından nihayet Payitaht'a ulaşabilmiştik.

"Eee Aysima Abla anlat bakalım neler yaptın Kütahya'da. Bizim Damat Paşa nasıllar?"

"Padişahım. İskender Çelebi iyiler. Sağlığınıza duacılar. Aslında ben de onun hakkında birşey söylemek isterim."

Kapı çaldı ve Serdar Paşa öldükten sonra yerine Sadrazam olan Sadrazam Halil Paşa geldi.

"Hünkar'ım, Ruslar yine donanmamıza saldırıyor!"

Padişah'a, İskender'i söyleyemedim. 1687 neydi acaba? Tabi ya Kırım'a da saldıracaklar.

"Hünkar'ım derhal Ege'ye asker gönderin. Amaçları öncelikle Kırım'ı fethetmek. Lakin, Ruslar şuan güçlü değiller. Batının ona yardım etmesini beklerler. Yardım edecek gemileri engellemeliyiz. Yardımın karadan gelmesi zor bence denizi deneyecekler."

Tek kaşını kaldırarak "Kırım'da yeteri kadar askerimiz yok Abla. Karadeniz'e destek göndersek daha iyi değil mi?"

"Ahmet, Kırım giderse, Karadeniz adım adım Rusların eline geçer. Bugüne kadar beni dinlemekten pişman olmadın. Bugün de beni dinle. Kırım için desteği Ege Denizi'ne kadırga göndererek verebiliriz."

"Hünkar'ım Kırım'da yeteri ve askerimiz yok bence Karadeniz'e gönderelim."

Sadrazam ve ben farklı fikirlere ayrılmıştık. Ahmet incecik sakallarını tereddüt edercesine kaşıyıp "Hünkar babam ölmeden önce tereddütte kalırsam Aysima Ablamın sözünü dinlememi söylemişti. Hayatta gördüğüm sözleri hep doğru çıkan tek kişi o. Bu yüzden Halil Paşa tez, Ege Denizi'ne ne gerekiyorsa gönderin. Kırım'a da ufak bir miktar daha gönderin."

1 ay sonra kapım çalındı ve Padişah'ın bu akşam yemeğinde beni beklediğini söylediler. Akşam Ahmet'in odasına gittiğimde sofrada Sadrazam ve vezirler oturmuş yemek yiyorlardı. Ahmet'in bir yanında annesi Yekpare oturuyordu. Diğer yanına da ben oturdum.

"Evet Paşalar, bu dahiyane fikri bana Aysima Hatun verdi. Babamın vefat etmeden önce bana söylediği nasihati dinlemekle çok iyi yaptım zira Ablam, bu dünyanın en zeki hatunu olsa gerek. Bu kadar büyük adamın düşünemediğini minnacık bir hatun düşündü. Ablacım dile benden ne dilersen. Sayende Ege'de İngilizlerin kadırgalarını batırdık. Sahiden de Ruslar'a yardıma giderlermiş."

Yanağını okşayarak, "Ahmetcim benim nur yüzlü kardeşim, ulu Padişah'ım. Canının sağlığını isterim. Sen bu devletin başında ol. Nice yiğitliklere nail ol. Başka birşey istemem."

"Aysima Abla bir değil iki değil. Her defasında bana yardım edersin. Şimdi olmasa bile ileride mutlaka benden birşeyler iste."

"Peki öyleyse, daha sonra size yalnız söylemek isterim."

Akşam yemeği kutlama havasında geçti. Paşalar odadan ayrıldı. Annesi kalmak istedi lakin Ahmet ne söyleyeceğimi merak ediyor olsa gerek, Yekpare'yi gönderdi.

"Evet Aysima Abla. Seni dinliyorum."

"Ahmet, ben ikizlerden ayrılamam. Onlar da beni ister. Gözümde tütüyor masum yavrucaklar. Öksüzlerim. Beni bırakın da ben Paşa'nın evine gideyim. Orada kalayım."

"Nasıl olur Aysima Ablacım? Siz kuzen de olsanız size nikah düşer."

"O zaman biz de onunla nikah kıyarız Padişah'ım. Ona zaten Karadul derler. Hiçbir aile kızını vermek istemezmiş. Bu yüzden de çocuklarına valide bulamamaktan şikayetçi."

"Abla ben seni nasıl bırakırım. Hünkar babam seni bana emanet etti. Seni bırakmam."

"Ahmet senden hiçbir şey istemedim Padişah'ım. Lakin şimdi yardımınızı isterim. Benim babandan çocuğum olmadı lakin onları kendi çocuğum gibi severim. Şayet beni gönderemiyorsan, onları bana getir. İskender'i Payitaht'a tayin et."

Padişah şaşkındı. Gelip de evlenmek istediğimi söylememi beklemiyordu.

"Abla sen dairene dön. Ben bunu düşüneceğim."

2 gün geçmişti fakat, Ahmet'ten ses gelmemişti. Yekpare de bilmiyor gibi görünüyordu. Hasodaya gittim. Ahmet, "Abla ben düşündüm. Olmaz abla. Seni saraydan çıkaramam. Şuan mümkünatı yok."

"Peki çocuklar? Nazenin ile İbrahim? Onlar beni seviyorlar. Valideleri gibi görüyorlar. Hem kabul edecektin ne dilersem."

"Aysima Abla anlıyorum ama olmaz. Bu konuşma bitti. Dairene dönebilirsin."

PAYİTAHT'TA AŞK - 17. Yüzyıl Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin