2.KISIM: 21. Bölüm

106 19 127
                                    

Eve girdiğimde büyük salona geçmek yerine, eskiden beri var olan çok büyük olmayan ama çokta küçük sayılmayan taht odasına yöneldiğim de herkes şaşkınlık içindeydi. Büyük kapının önünde durunca derin bir nefes aldım. Yüz yıllar boyu bu odaya ayak basmamıştım ve şimdi bu içimde garip duygular uyanmasına sebep oluyordu. Elimi tokmağa atıp açmak üzereyken durdum. Birden fazla duygu içimde çalkalanırken geçmiş anılarım da zihnimde canlanıyordu. Elimin üzerinde ki eli hissedince başımı kaldırdım ve Sırat'ın buz mavisi gözleri ile karşılaştım.

"Buradayım." Bu tek sözü zaten var olan cesaretimi ikiye katlamıştı. Tokmağı birlikte çevirerek kapıyı açtık ve beklemeden içeriye girdik.

Oda hatırladığımdan daha farklı görünüyordu. Uzun pencerelere asılmış kalın ve kırmızıya çalan perdeler vardı. Ortada büyük sayılabilecek bir masa ve üzerinde şamdanlar duruyordu. Her iki duvarda mermer şömineler ve üzerlerinde asılı duran savaş aletleri sergileniyordu. Bazı köşelerde büyükçe vazolar ve içlerinde çeşitli renkte çiçekler vardı. Tavandan sarkan avizelerde ki mumlar ise henüz yakılmamıştı.

Halbuki eskiden daha gösterişsiz ve sadeydi. Masa yerine cam önlerine koyduğumuz banklarımız vardı. Pencerelerde perde yoktu. Bunun yerine renkli vitraylar vardı. Odayı ısıtmak için sadece bir şöminemiz mevcutken, uzun süren toplantılarda ısınmak için bankların altına yerleştirdiğimiz sıcak tuğlalar ve üzerlerine örttüğümüz ayı postları vardı. Bu hali göze daha hoş görünse de o günleri özlemekten kendimi alıkoyamadım.

Salonun ortasına geldiğimde değişmeyen tek şeyin oyma mermerden yapılma çokta gösterişli olmayan koltuklarımız olduğunu gördüm. Kral ve kraliçeye ait olan iki koltuk, iki taht.. Bunca yıl hiç değişmemiş olması, düzenli bakım yapıldığının bir göstergesiydi. Peşim sıra içeri girenlerin arasında sadece Raul doğrudan konuya girme cüretini göstermişti.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Görüşme talebimi reddedip, nasıl olurda kendince hüküm verirsin?" Cevap vermeden önce salonun diğer ucuna yürüdüm ve tahtımın hemen önünde durup sakin bir nefes aldım. Ardından arkamı dönüp yavaşça bana ait olan koltuğa oturdum. Sırat'ta arkamdan gelerek hemen yanımda bulunan koltukta ki yerini aldı. Gözlerim bizi izleyenlerin üzerindeyken Raul konuşmaya devam ediyordu.

"Az önce dışarıda kim olduğunu dile getirmiş olman sana istediğin gibi davranma hakkını vermez. Mahkeme olmadan haklı yargılayamaz ve dahası hüküm veremezsin. O insanların aileleri ve çocukları vardı. Son defa görüşmelerine engel oldun. Her şeyi geçtim, eğer gerçekten suçlularsa bildikleri her ne varsa bununla birlikte öldüler. Çünkü sen sorgulamamıza izin vermedin. Üzgünüm ama kraliçe olman konusunda endişelerim var. Zira kurallara uymakta zorlandığını görüyorum."

"Bitti mi?" dedim sakin bir ifadeyle.

"Hayır." Bu defa Sırat'a döndü. "Peki siz buna nasıl izin verirsiniz? Yargılama olmadan ve hatta onlara kendilerini anlatmak için bir şans dahi vermeden ölmelerine nasıl sessiz kalırsınız? Bu sizin bütün ideallerinize ters."

Sırat birkaç saniye süren sessizliğim ardından konuştu. "Raul seni temin ederim ki, eğer bir şansları olsaydı buna asla izin vermezdim. Ölü olmaları bu sınavı geçemeyeceklerinin en büyük kanıtıydı. Aksi halde yaşıyor olurlardı. Bu bir nevi kader Raul." derin bir nefes aldı ve devam etti.

"Kabul ediyorum, bunun bahçede herkesin gözü önünde yapılması biraz fazlaydı. Ama görünüşe göre ihanet tek bir yerden gelmiyor. Bu sebeple caydırma amaçlı olduğunu düşünebiliriz."

"Anlamadım?"

"Esirleri kurtarmaya gittiğimizde orada melezeler haricinde onlara yardım eden neforlar vardı. İş birliği içindeydiler. Hatta onları bizzat Ali yakaladı." Ali mi?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 13, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BU SADECE BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now