2. KISIM: 8. Bölüm

220 55 451
                                    

İRİNA

Acı içinde uzandığım yatakta doğruldum. Günler ve geceler boyu süren işkencenin izleri hala yarı çıplak vücudumda duruyordu. Her şeyimi kaybetmiştim. Masumiyetim, sadakatim, saygınlığım, onurum ve kanatlarım.

Kanatlarım o kadar güzeldi ki.. Gümüş kadar parlak ve keskin.. Onlarla sayısız savaşa girmiş ve hepsinden galip çıkmıştım. Ne yazık ki İblis yüzünden karıştığım isyandan sonra Tanrı tarafından benden alındılar. Her zaman önümde saygı ve korkuyla eğilenler, şimdi beni burada hapis tutuyor ve alay ediyordu. Ne garip; kendi inşa ettiğim zindan da hapistim.

Güçlü cinler tarafından yapılan büyüler sayesinde gücümü de kullanamıyordum. Sanırım en zoruma giden şey de buydu. Ve bu da hala benden korktuklarının en büyük kanıtıydı. Korkmalılardı da.. Çünkü hala pes etmemiştim ve asla da pes etmeyecektim. O İblis ve yardakçıları elbet bunun bedelini ödeyeceklerdi.

Bu zindandan çıkmalıydım. Ağar ağar yürüyerek kapıya yöneldim. Canım hala çok yanıyordu. Ellerimle parmaklıklara tutunup destek aldım. Dün gece Belial'ın* bana sonsuzluk gibi gelen süre boyunca zorla sahip olmasından ötürü bacaklarımda ki güç neredeyse yok olmuştu. Eğer gücüm olsaydı ona karşı koyabilirdim. O da bunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden onu serbest bıraktığımda ilk yaptığı gücümü çalmak oldu.

Tıpkı Havva gibi özenle yaratılmıştım. Sahi, o da benim gibi acı çekmiş miydi? Belial'ın bana yaptıklarını Adem de ona yapmış mıydı? O benden sonra yaratılmıştı. Üstelik benim gibi savaşçı değil, sıradandı. Bende ki kudret onda yoktu. Ama yine de ayrıcalık tanınıyordu. Belial da böyle düşünmüş olacak ki, Adem'e kinlendi. Ve bu da sonun başlangıcını hazırladı. Daha fazla ileri gitmemesi için onu durdurmalıydım.

Zindan kapısında nöbet tutan zebaniye seslenince isteksizce bana döndü. Günlerdir bu zindan da ondan başkasını görmüyordum. Onu adım adım işleyerek beni serbest bırakması için ikna edebilmiştim. Hala bana karşı içlerinde korku kırıntısı vardı. Hatta az sayıda da olsa bazı şeytan ve zebaniler bana yapılanlardan sonra isyan etmiş ve savaşmayı bırakmıştı. Tabi Belial'in buna karşılığı oldukça acımasız olmuştu. Neyse ki aralarında hala aklını karıştırabildiğim birkaçı vardı.

"Hey! vakit geldi. Aç şu kapıyı."

"İrina.."

"Bu ne cüret. Bana nasıl ismimle hitap edersin!" Şuan zindan da olsam da son ana kadar dirayetimi ve saygınlığımı korumalıydım. Zayıf görünmemeliydim.

"Bağışlayın."

"Kapıyı açman karşılığında seni bağışlarım."

"Hanımım bundan emin misiniz?"

"Kim olduğumu unuttun mu? Ben... İrina'yım ve sen ne.. hakla beni sorguluyorsun. Aç dedim."

"Elbette unutmadım hanımım. Siz cehennemin efendilerinden birisiniz. Gecenin hanımısınız. Size saygı duysam da buradan gitmenize izin vermek bana doğru gelmiyor."

"Etrafına bak sersem! Şu haline bak! Savaşlarda onca galibiyet kazanan, günahkarları cezalandıran sizler değil miydiniz? Şimdi onun kuklası gibi etrafta koşturuyorsunuz. Sizin onurunuz nerde?! Yetmez gibi bana, efendilerinizden birine bu hakareti reva görüyorsunuz. Ben buradan elbette çıkacağım. İşte o zaman bu aşağılanmanın bedelini herkese ödeteceğim."

"Size saygım sonsuz hanımım. Emrettiğiniz gibi kapıyı açacağım. Ama yapacağınız şeyi tekrar düşünün. O sizin oğlunuz, İblisin veliahtı."

"Aç şu lanet kapıyı. Hemen!!" Bunu hiç düşünmediğimi mi sanıyordu.

Elijah'ı kendi bedenimde büyütmüştüm. Onu isteyerek dünyaya getirmemiş olsam da onu seviyordum. Tıpkı bir zamanlar babasını sevdiğim gibi.. Ama ne yaptıysam olmadı. Onu kendi safıma çekemedim. Ne yaparsam yapayım babasının izinde yürümeye devam etti. Daha geçen gece yanına aldığı birkaç şeytanla birlikte koca bir köyü katletti. Yaşlı, kadın, çocuk demeden hepsini yok etti. Acımasız olmakta en az babası kadar başarılıydı. Bu zafer karşısında Belial'ın günlerce bitmeyen eğlence düzenlediğini tüm evren duymuştu. Zaten bu sebeple buraya hapsedilmiştim. Çünkü kendi soyundan doğan daha fazla çocuk istiyordu. İşte az sonra yapacağım şeye bu yüzden karar verdim.

BU SADECE BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now